Çatıya Saklanan Umutsen hiç kestin mi geceyi makas alıp eline ya da karıştırıp rakıyla birayı mor ışıklı kanyonları öperken yengeçler seviştin mi yalnızlığınla yaslanıp hikayene.. bir koşu sal şimdi rüzgara içinde tuttuklarını akça pakçadır gün doğumu umut ekenlerin göğsünde unutkan bir buluttur gözleri aşk’ın uzak dur zifiri odalardan, sonu yok öykündüğün gecelik dokunuşların ağzından bal damlayan muhabbetlere at kendini söndürüp yüreğinin orman yangınlarını bir gitar telinde/bas bir çığlık ol burnunu sok ansızın çıplak gecenin koynuna umursama artık kasığındaki ağrıyı utanma yazmaktan edepsiz olmadın ki sen korkma def et arka sokaklarda saklanan akbabaları zonklasın bırak aldığın darbeler düşmeyen kabuk var mıdır eski yaralardan ah çabuk vazgeçme tut elini ahmak yaşamın satma amazon ruhunu üç kuruşluk adamlara kim alacaklı değil ki bu yaşam oyunundan uzat sözleşmeni erosla, son bir kez daha savursun okunu yükle günahlarını bir kaplumbağanın sırtına yosun koklat tinerci çocuklara kağıttan uçak yap hatta gök yüzünden origami bitir konsolda duran kitabını bir solukta ya da bir şiir karala açıkta bırak omuzlarını az sonra konacak belkide beklediğin kumrular susturma dudağındaki masum ıslığı mezarlıktan geçer gibi farzet defn’et içinde kişneyen yılkı atlarını ana avrat düz git yedi otuz vapuruna korkma ’ce’ diyecek az sonra çatıya saklanan şakacı umutlar... Çiğdem Parlayüksel (ela-su) |