çoban
sırtını dayar çoban döşeği kara toprağa
gözlerini yukarıya diker üzerinde yorgan mavi gökyüzü bulutlar onun hareket halindeki hayalleri şu görünen bütün dünya onun, göz alabildiğince doğa ve bu onun dünyası kendisine has söylenenlere inanmayın, kavalı olmuyor çobanların müzik kulağı gelişkin, rüzgarı beklemekte toprağa her ölüm düştüğünde ilahi dinlemekte biz sırların sahibi çoban sırların sırrı hayvanlarla konuşur, ağaçlara bakışır hepsi bir şeyler söyler birbirinden bağımsız tek bir amaçları var, yıkılsın kötülükler bayram ilan edelim insanla kardeşliğimizi artık bize kimse zarar vermesin diye dua eder yapraklar kuşlar kendi dillerini icat etti, çobana öğrettiler git bunları anlat diye görev yüklediler istedikleri şey temiz hava, kirletmeyin şu havayı diye nakarat yaparlar ırmaklar fabrika atıklarından şikayetçi çoban görüyor hepsini gücü yetmiyor şikayet etmeye susturuyorlar çobanı bir dilim ekmek ile gökten üç dilim ekmek düştü biri çobanın başına diğer ikisini yine kaptı zenginler istedikleri yerde ormanı ezecekler yaktıkları yerlere ne yaparız diye gezecekler çobanın doğal zenginliğine kirli parmaklar girecek doğa bir gün intikam alıp, başlarına çorap örecek Müjgân Akyüz Dündar |
Kaleminize ve duyarlı yüreğinize sağlık diliyorum.
En kalbî selam ve saygılarımla.
Esenlikler ve şiir dolu günler dileğiyle.