Yağmur Kadın ve Anka Kuşu
ruhu yağmalanmış bir dizi mezarlık sakini
alacalanırdı huzur sokağının duru renginde sonra lacivert gözlü gece kuşları ötüşürdü –yokluğunda- afili sözlerime yamalanır, bir kaç alkış tutardım taklacı güvercinlere susardı, uslanırdı dalgalar güvertesi ıslak bir geminin yaşlı göğsünde doğru dürüst duruşuna aşık olurdum -bin kez- unutmuşken papatyanın beyazını klonlanmış çocuklarım konfeti dökerdi ansızın üzerimizden atlarını alırdı karıncalarım mutluluğa koşardı dört nala ah tam da bu vakit babam tutsaydı keşke ellerimden kötüler kendi kemiklerini kemirirken ölümden korkmamayı öğrenirdim deliler gibi neron gelse alamazdı seni elimden, ki, yaşamın pençelerine asılmak arzusu var bugün içimde daracık omuzlarıma yüklenen büyüme ağrılarımla -uzaydan dinlemek ne kadar da heyecan verici sesinin tinini sonsuzlaşmak ecinnilerin ellerinde bit kadar kalana dek ardımızda dünya tüm parçalarını toplamak ay’ın sessizce.. yağmurda öpüşmek gibi. Çiğdem Yüksel 2012/ |