Yaşamak Çırağı, Yalan Ustası
-I-
Sulardan geldim Sana kumlardan Çamurludur üstümdeki yaşamak örtüsü. Aklındaki düğümü ilk ben gördüm Ve tanıdım sesinin yırtılmasından, Yorgunluğun omuz başıma düştü. Canını seven üzümdün bağbozumunda Hikayesi üç nokta ile son bulan. -II- Suyun kadife sesi serilince Çoğalmıştı içimizdeki şelale Yine de çok değiştirdim yüzümü, Tanınmamak için ölüme. Uzandığım raflardan düşüp Kırıldı çocukluğum Annem; biraz esmer, hüzünlü bir tül Yetmedi ,tek başına yılları dindirmeye. -ııı- Koşmalardan geldim Sana anlık duraksamalardan Tutuktur rengi gözlerimin Yüreğine dosdoğru akamam. Milyon cesetli topraktır doğduğum yer Belki uzun uzun yaşamayı anlatamam Ve fakat ateşli bir ormandır göğsüm Suyunuzun zehirli bıçağına Alev alsa da sözcüklerim, bir kalemde yanamam. -IV- Ey yaşamak çırağı, yalan ustası İçimizden kaç şilep geçer daha böyle Bağrımızda kanlı karanfil sepetleri parçalayıp Kaza süsü vererek hem de. Babama sorsan, önemi yok Der ki;- çocukken yaşlanmaya başlamış düşlerimi Ters yüz edip kullanıyorum. Kucakla beni gökyüzü Zamandan boşalıp, mavine doluyorum. -V- Sulardan geldim Sana kumlardan Tozludur sesim, nefesim ıslak Mazur gör, çıplak ayak bastım yürek evine Bir karıncada unutmuştum yaşamak acelesini Uzun uzun dinleneceğim Koyup yıllarımı sırt üstü. Aklındaki düğümü ilk ben çözdüm Tanıdım sesinin yırtılmasından üstelik Yorgunluğum omuz başına düştü. |
Hatırlamak ne ürpertici bazen. Bir şiiri, bir ismi, bir anıyı, bir tarihi. Güzel ve ürpertici. Ürperdim, ama hâlâ güzeliz...
Değil iadeyi ziyaret.