Varoluşunun Varoşu
Varoluşunun Varoşu
son kokuyor oda dışarısı artık yok sanki her şey kısa aramızdaki ara hariç kalbin durması her zaman ani yüz yıl sonra da olsa tanıdık bir duvar dibinde... heceleyerek yaşıyorum özlemeyi kan ter içinde yokluğunun yorgun hastalığından korunmak için bunu ben istemiş olabilirim zamanlar dışı başkalarının gediklisi kıyı düşkünü gölge izi anlamaya çalışmadığın kanımın akış gerekçesisin haykırdığım bu serçe üşümesiyle geliyorum ulaşamamaya... gergin kışlar gecesizken kızıl yüzümde yorgan altı kekre uykusuzluklarla bastırırdı sabah yanımdan geçen hiçbir sen bakışların olmazdı acılarıma ve başbaşa anılarımıza saygılı başkaları olurdun başkalarıyla şehir öğlen sıcağında ve ben hep sinemasız bakmamaya özen gösterirdim bana seslenmeyen bana seslenmelerine... kara kuru yağmurlar mutsuzluğun tek moraliydi göz pınarlarında ıslanmayı öğrenmişim bir kere bir tek mutsuzluğumdu sen harici içime çektiğim isterse bej bir kansere dönüşsün artık yaz başlangıçları ses ve tını korkulu kabusların ortasındayım eve benzer sokaklarda kendimden kaçıyorum bir o zaman ellerimden tutuyorsun... ağladığım ağlamak değil ağlayışsal isyan olmalı güldüğüm gülmek değil nefesinle sadece bir ikindiye rastlarım ümidi düşüncelerim suya düşmediği için kaldırımların gücü yetmiyor kavuşmak yorumlarımı şaşırtmaya bütün taşları ayakta sonumuzun sana koşarak yalınlaştığım bu durağanlıkta bir kez daha varoşu oluyorum varoluşunun... Kağan İşçen |