KenardaKenarda kollarım gecikmiş yağmurlara sarılınca anladım bittiğini çocukluğun sen kısacık yollara yolculuklara teslim ama ben hala çocuğum yolları düşünmeyecek kadar kenarda kalmış bir şımarıklık düşkünlüğü bu uzun süreli uzak arkadaşlıkların ötesinde ay ışığı yorumlu ateşli ve öksürüklü gece terlemeleri kadar yalnız... sadece annemi üzmemeye dikkatliyim dışarıları gözeterek evden kaçmaya gerek yok ama yine de pencereler açık uyuyorum çünkü hiç büyümedim çoğalan hüzünlü şarkılarım hariç sözüm ona kirli şehir ırmaklarında çimmiyor saçlarım ama göl ve ağaç kokusu duymazsam ağlıyorum köşe bucak... benliğim çamurlu kapı önlerinde göğün grisine tutkun kömür ve çam isi kokularının içinde hayatı özlem belledim temmuz dolu kaldırımlarda gözlerim kısık ıslıksız yılgın boş ve komik hayallerime bandım simit kokularını cıpcılız canımın sıkkınlığıyla okuduğum kitaplara el açtım aç karnına piknik yaptım kır yeşili umutlarla yokum buralarda...hiçbir yerde...denizlerden utanıyorum ölmeyeceğim...yokluğumu onaylayacak tanrı sadece... acı serin bir düş gibi dayanıyor kapıma gece demekten korkuyorum mehtaplı ayrılıklardan öte gözümün önünü göremiyorum geçmiş seslerden uzak ağır kokulu salonlarda kaybolacağım sanki konuşmaya mecalim yok aşklarım tutanaksız toprakla sonsuz sevişmek için mezarıma soyunacağım... sınırı aşılmamış hayatlarda dolaylı dokundum sıcağa kan gibi bir manzaranın karşısında ölüme hakaretler yağdırdım ürktün...anlamadın...eşiğini incitmeden kaçmak istedim masalar kirli sandalyeler ıslak ben çok eskiyim boğazımdaki düğüme söz geçiremiyor zaman ben zamana kuş yürekli bir nabıza yakın kalarak gitmek istiyorum ayağa kalkmadan yürümeden koşmadan bütün sözlerden ve sözcüklerden uzak... Kağan İşçen |