güneşin ayakları-çığlık-gandi
kara bir cop kükrüyor sokağın kuytusunda
buza kesmiş bir çığlık kargatulumba sarp gecede yılankavi sürükleniyordu kan izleri delik deşik –bir karıncanın yasını tutmak gibi bir şey… – neyin kavgasını vermişti kıyısına toplanıyor ‘’ışıktan ürken insanlar’’ ıslak sisler altında bir kıymık -güneş’in ayakları var mıydı neden düşmezdi yıldızlar – merakına ilk bıçağı kara önlük saplamıştı ilk arka sıralar bitirmişti yaşamla hesaplaşmasını gotik bir kasvetti çocukluğu kayıp diyarların doğu kuşu buza kesmiş bir çığlık – bir yanağın masumiyetinde ilk aşkın toyluğu ılık koruk öpüşmeler…- önce kulaklarına tıkaç sonra zincir takmışlardı gözlerinin oyuklarına dilini paketleyip kalbini budamışlardı – kimdi bulutlara resim çizen – faili meçhul topuk ansızın iniyor sırtına koşan nabzı soluklanıyor ’’unutuyor bütün düşlerini’’ soğuyor külleri sahi gandi ‘nin var mıydı yel değirmenleri gökte sabah kızıllığı… gönül gençyılmaz |
ve saçağında çığlıklarını "gandhi"nin
hem
kim resmetmişti bunu bulutlara?
bak rüzgar da çıktı
savrulduk uzaklara...