23
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
2901
Okunma
“durağan bir şarkı öteliyor umutlarımı
sanrılarıma düet yapan saka kuşlarına
öyle hiç dönmeyecekmiş gibi çekmeyin kapımı
akdenizin lacivert karanlığında kaybolan –adamlar- ”
çekik gözlü dilberler eşeliyor
yüzü gölgeli sardunyalarımı
ağlara vuruyor balıkların dudakları
hırçınım aslında
ziftli damlalar düşüren bulutlar gibi
birazda süt dökmüş kedi
sessizce kapatıyorum notalarımın perdelerini
sonsuzluğa
siz ise
kendinize saklıyorsunuz sevginizi
anneme alıştığım akşamlarda
oysa
eşkiya yalnızlıklarınız vardı iki bin yıllık
unuttum mu sandınız
ve
mayası ekşiyen anılarınız
kırmızı yenilgili eylül gidişleriniz vardı.. o vakit
salt bir adamdınız sevgim olmasa
ve sıradandı bakışlarınız
her tren kalkışı bir çocuk ölürdü
gözlerimizde
şiirlerimi küstüren lakırdılarınıza ağlardım
bilirdiniz
dibinden kopan saçlarımdan doğardı beyhude güneş
tenimin portakal kokusunu özlediğinizi düşlerdim
tüy diplerim edepsizce sızlardı
söyleyin şimdi ne değişti
müdanasız kahverengiler düşüyor yıllarımıza
görmüyor musunuz halimi
boncuk boncuk kan akıtmaya
kimin hakkı var
ağzımın uçurumlarında arsenik kokan adınıza
bir kere ardınıza baksaydınız
görecektiniz oysa
gal-ü bela da bir yudum su gibi
aşka açılan avuçlarımda ki
dudak renginizi..
görmediniz..
Çiğdem Parlayüksel
5.0
100% (27)