siyah laleaklıma düşen son kırıntılar öğütürken zamanı günahların cenderesinde yakılıyor yanağıma dokunan mazi mavi ufalanırken buz saatlerin sancılarında ağır ayrılık taşıyor ruhum sen görmüyorsun karanlığa ayılan düşlerin yalancı gülüşünde tohumlar büyütüyorsun ki sabah siyah bir lale ensende susuyorsun avuçlarına taşınan her hayal bir tutam gözyaşı mısralarımda dizlerime yatan gece sıvazlarken omuzlarımı susadığını ölümün tanımıyorsun ateş seni soluyor küfrediyor suskunluklar doldurdukça baharı ceplerine eriyor yeşiller vallahi rüzgarın arkasından bağırdığımı duymuyorsun suların yosunundan sonra buluta bulaşıyor ellerim ama billahi toplarken çocukları darağaçlarından gökyüzünü çalmadığımı bilmiyorsun bakışlarından uzağa attın gerçeğimi sığındığım her yalnızlık tokat atarken umudun kısık yüzünde selamsız kaldı çığlıklarım çünkü sen kum tanesi uçurumlarda uyuyordun öyle bir telaşın vardı ki kalbimde beslediğim gülün damarı çatladı bıçağının yüzündeki ışığı beklesem kaybedeceksin çocukluğumu hadi uyan ve yüzünü yıka ayak izlerinin |
sığındığım her yalnızlık tokat atarken
umudun kısık yüzünde selamsız kaldı çığlıklarım
çünkü sen
kum tanesi uçurumlarda uyuyordun
öyle bir telaşın vardı ki
kalbimde beslediğim gülün damarı çatladı
bıçağının yüzündeki ışığı beklesem
kaybedeceksin çocukluğumu
kalite ve duygu içerikli bir çalışmaydı.
takdirlerimle.
AYKAÇ