Denizin ve Toprağın Tortulusu
Denizin ve Toprağın Tortulusu
saklıydı yüzün ellerin gözlerin kirpiklerin her şeyin demek ki yaşam anımsayışların ıslaklığında yüzen bir sandalımız vardı ben hep miçoydum uslanmaz aptal serseri sandalımız dediğime aldanma isteklerimiz kaçırılmış zamanın geriye dönüşsüzlüğü ben hem miçoydum hem tayfa hem çımacı ben senin için her şeydim her şey benim için sendi ama sen her şey için ben değildin denizden çocukların vardı saçları portakal kokulu iki deniz kızı bense aklımı kaçırmışım tropikal sarışınlıklarla vietnamlı yoksul bir balıkçının merhametli ellerinde ağlamaklı aklımı kaçırmışım çeltik tarlasında yüzüne gülerdim çin’li bir kızın senin için her şey ben değildi denizde iki kızın vardı biri çekik gözlü biri sarışın ben aklımı kaçırmıştım pyongyang’da bir işçi sabah ekmeğine kalkarken düşlerim saklıydı paylaşmamaya yüzün ellerin gözlerin kirpiklerin her şeyin demek ki yaşam bir onları paylaşmazdım öpseydim seni sesin hayatın tek özelliği karşıma otururdun hayatımın karşısı olurdun karşımın hayatı olurdun ara sıra vietnemlı yoksul balıkçının elleri ara sıra çeltik tarlasında çin’li kız pyongyang’lı işçinin sabah ekmeği bir benim öpüşlerimin sıcaklığı olmazdın iki kızın vardı denizden olma deniz kızları ’gözlerin kara toprağı acılarımın bak bana...gömülsün acılarım bakışlarına... göz kırpışlarına muhtaç mezarım sonsuzluk kader bilir kirpiklerinle anmayı ömrünü...’ seni bir kez öpseydim evreni öperdim evrenleşirdi mutluluğum...yasaklanan umut... pyongyang’da sabah ekmeğiyle ısınırken ve ışırken gün burada adana akşamlarının portakal çiçeği kokusuyla gürül gürül akar kanımda vietnamlı yoksul balıkçının elleri ağlamaklı... denizden iki kızın vardı...bir çekik gözlü biri sarışın... Kağan İşçen |