Size aitken
Henüz yaşanılanlar
Size aitken O görünen bulutlardan Geçilmez asla Bir ağaçtan diğer bir ağaca Size yaşamak için nefes olan Dudaklardan kuru bir dala akar gibi Çatlayınca akıl odalarının Haykırdığı sesler çölün ortasındaki O köstebekler gibi İçinize çektiğiniz dumanın bir Ayna gibi parçalanmasına rastlamadan Neden sabaha gözünüzü açtığınızı Düşünerek Ölmek istercesine toparlanacak Bütün kırılanlar… Bir şehrin sokakları Arasında ağızlarda isimleşerek Karın doğuran Sarhoş gibi bir başka semtte Yaşıyor…sevgili Utanıyorum bu saatlerde Yabancı gibi kapısına gidip “Seni seviyorum” dilenebilmekten… Nasıl haklı olunur Yüzü bir resme yakışacak kadar Masumsa… Gözlerine inecek kadar Aklımı içine düşüren sebepler mi Bir şehri sokak sokak ayıran… Ay ışıklarının gölgelerinde Sabahlar gibi yüzündeki Başka kimliğe mi bürünür Sarhoş her kadın… Yoksa her kadın haklı mıdır Giderken… Aklının aldığı kadar mı uzaklaşır Yoksa Uzaklaşmak bir mesafe biçimi Değil midir… Aşkın zaman aşımı kaç Km’dir… Nasıl aşınır yürekler Ten değmiyorsa… Yoksa kana karışmaz mı Her yaşanan…ve yaşanmış olan… Mutluluğun tarifi var mıdır Bir yemek gibi karıştırılıp Kaynatılınca ayrılığa iyi gelecek Yada bir ilaç Dudaklarda doymak Bir kadının sıcaklığıyla mayışacak Kadar sarılmak Nedir insanı içinden dışına Soyunur gibi çıkartıp Atacak kıvama sokan… Her yüze onun portresini asan İllüzyon nedir Neye kanarak yaşar insan Aşka ölen insan ne denir Hayatta… Onu severken açlıktan nasıl Ölmez bir insan… Kelimeleri susmak sessizliğin kaçıncı şeklidir Duyulacak kıvama yoğurulmamış Sözcükler kaç desibelde Alt üst edilir Duyum eşiklerinde… İçinizdeki kuru kalabalığı sağır ederken Neden dışınızda diliniz dönmez Ona giden adresler sapa mıdır Yoksa insan diliyle Bir başka yöne dönülmez mi… Konuşmayı unutmanın Hesabı nedir Bahşiş verilmesi gerekir mi Dudaklara Yoksa unutmak mıdır Cezası… Sus pus kalırken içinizdeki Yaşananlar… Ayrılık bir topluluk ismi midir Bütün ayrılanlar Bir arada mı dolaşır Çıkmaz sokak aralarında.. Ay’rık değil midir Kalpler Yoksa hepsi aynı mı küfür Eder el birliğiyle Sevgililere… Kendi içini kazıyan çürük değil midir Yoksa insanda koparıldığı Yerden mi başlar İçini yemeye… Gürültü seslerinin arasında Güneş ışıklarıyla mı Selamlaşır Her çukur kazan… Yoksa işçi değil midir Ayrılırken odaları Bölen… Eğer yapıştırılamayacak Kadar düşüyorsa yere Nedir Bir insanı sağına ve soluna Küsecek kadar bölen… Yoksa birbirine Bölününce kalan hep O’mudur… Nasıl bir diğerine iltica eder İnsan Kendine gelmenin amacı nedir İnsan kendinden başkasında Kalamaz mı… Yoksa Bir ayrılık şekli midir Kendine gel… Yada istememe… Başka yere nasıl ulaşır Aşıklar Astral Seyahatlerde sevgilinin Elleri tutulur mu Yoksa bu seyahat sadece uyuyanın mıdır.. Nasıl uçulur kendine… İnsan hiç kendine misafir olur mu Sevdiği misafir gelmedikçe… İkiye bölünür müydü Sevgi Onun gözlerinde okunacak kadar Kadın Ve içinde yaşatacak kadar adam Olunur muydu.. Aklın ince hesaplarında bir kardeş Gibi dalgalanan iki bayrak Nasıl bir bedene sığardı Yüreğin boyunda bu mümkün müydü Sevecek kadar Bölünmüş müydü İnsan.. Doğuştan… yada Doğmak zaten iki İhtimalli miydi… Baştan… Okul sıralarında bir kadının Satır aralarında okunur muydu Harfleri ona yetecek kadar Dizebilmek Dizimde büyütebilmek Yetmiyor muydu… Büyüdükçe daha çok mu Öğrenilmeliydi Terk edilebilmenin harfçesi Yeni bir lisanda “Seni seviyorum” Geçirir miydi… Bir kat daha yüreğinde dudağına Söyle aşka münhasır Bir odaya… Yoksa okunacak kitaplar bir sayfalar Çok muydu… Mezun olunduğunda ayrılıklar Geçmiş Sevgiler kalmıştı… Bir kadının gözlerinden Akmakta intihardır Eğer sesi sizi geri getiremiyorsa Nedir hıçkırıklar arasında Bir başka kadının teniyle bütünleşen Ayrıcalıklar… Bir kadının dudaklarından Aşkı alacak kadar Adam olunmaz mı asla Aslar hep kazanır mı hayatta Geri sayıma başladığında Hep mi elinde yüzüne bulaşır Aldatmış bir adamın lekesi Yoksa kirlenmekte güzel midir Herkes adına Aşk diyorsa… Ölüm kötü müdür Yaşamayı bilmediğimiz gibi… Her insan mutlu ölecek emrini Çiğneyen ağızlar toprak olmadı mı hala Üzerine basılmadık cam Bırakmayacak kadar yutulur mu aşklar Çoğalır mı acılar yoksa insan Katlanır mı her acının yaratacağı sancıya… Neden birbirine benzeyen Her renk şekerdir İnsan alışmış mıdır Yoksa doğuştan mı kanması Alışkanlıktır… Kumbara mıdır insan Acıları biriktirilen Yoksa ağzı kapanmaz mı Hep mi zor zamanlara Saklanır İçinde biriken o sancılar… Günü kurtarmaz mı Harcanmayan o yalanlar Günü geldiğinde Mutlaka kırılır mı Kumbaralar… Fotoğraflara bakacaksan Anlamsız değil midir Gitmek… Bazen gerçeklerin acısına Katlanmak daha zordur Mucizelere inanarak… Neden ağaçları ağlayarak Gideceksin ki Madem Öyle öldürür gibi gitmek var… Ellerini saçlarımdan çekerek İz bırak aklımda… Seni düşünmek var Gittiğinde o yaşlanmış mermeri Çıkarken seni istemek var Bir film gibi seyrederken Hayatın geçirdiklerini Ve aldıklarını… Ayrılık sabahlarının Güneşinde biraz suyu fazla kaçırır Tanrı… O yüzden güneş erkenden kurulanmak İçin çıkagelir… Yüzünde olmaması gereken bir Sancının melodram esintisi Ve oynamış perdelerin Yanan külleri vardır Gözlerinin altında… Saçma kelimeleri sıraladığın Tavan arasından damlayan kanın Haritasında kaybolursun… Ve hiç boş durmaz Ayrılık hep kafadan içer İçini çok boş bırakmamak gerek… Kalpler istiyor diye Aşklar ve aşıklar Ölmez… İnsanlar istiyor Diye gidenler Unutulmaz…. Akşamdan bırakılan her aşk Sabahlar mı Bir gecelik dudak misafirliğin den Sonra gitmek ne tuhaf… Gözleri olmayan her insan Görür mü gideni Yoksa gözler hesap tutmayı bilmez mi… Yaşamak için başka insanlara Bağışlarsan kalbini Öldürürler böle Bütün sevdiklerini… Çok ayrıldım ben Sol yanımdan Ve çok fazla mezar taşıdılar Solumdan… Gömün ve çekin üstüme Bütün perdeleri… Ölüme koşarken takılan ayaklar Yaralı mı sayılırdı Üstüne çok düşünce Önce solu sonra sağ’ır mı kalırdı İnsan Neydi ağzını çok açanın Yemekten korktuğu Büyük aşk Çıkması zor muydu Yutulan büyükse Eğer… Geçici dövme yaptırdım Göğsüme Belki senin gibi gelip geçer Bir gün… Döv’me ismimi dilinle İzi kalır diye Hala korkuyorum… (Se) |