Eşitlik yoktu
Giden hiç kimsede
Eşitlik yoktu Terazisi şaşmış ellerden Mahkum kararlar Çıkıyordu Artık Sevginin infazında Tüm o sarılarak Uyunan dudaklar giyotindi Aşk parça parça idam Edilen katil.. Toprağına yüz sürerek Nasıl kapanırdı bu gözler Eğer cennet Ayaklarından başlıyorsa Neden göğsüne kadar aşk uzanıyor bir mezar taşına sarılarak içime çektiğim o saçlarına değse rüzgar yönüm şaşıyor… nasıl sevilir yeni bir insan fotoğraflarda sessizce rafları siler gibi izlerde silinir mi gözlerden yoksa yağmur silemez mi her izi… kirlenmenin her şekli midir güzel olan yoksa tene varmadan yıkanınca mı güzelleşir bütün aşklar… darmadağın edilmiş bir kalpte nedir bulunması zor olan zor olanı saklayacak kadar güvenli midir kalp Yürekler kasaya mı benzer yoksa hep içine mi çöpleşir aşklar… hep bir başkasının ışında yaşayan tünellerden ibarettir insan güneşin olmadığı zamanlarda yakılır hep Işıklar Kim olursan ol Hep ilk kez gelmişçesine Kaybolursun Ve hep kalbin içinde dolaşan ne olursa olsun sonunda cerrah olursun… bir alfabenin doğurduğu 29 günlük sancıların arasında yazılan ve alınlara çizilmiş Her insan suçlu mudur Hep Neden gece ve gündüz toprağa sürülür alınlar beş vakit af dilenip temizlenir Umudu taşır yürek… el elek ele değmiş o yürek hiç acı hissetmez mi Yarısı giderken niye hep yaralar soğuyunca acır kalp hiç ısınmaz mı… Yoksa gülün dikeni bile batsa sevgisine Artık taşlaşmış mıdır Asla çiçek açmaz mı içinde… Aşkla yaşar çoğu insan Mutsuzluk dağının dumanından Eser yoktur Dudaklarında Hep beyaz bir örtüye bürünmüş Neşeli kuşlar gelir kalbinin Sağır kapılarına Aşkla ölünür mü Kalp olmadıktan sonra Nasıl atarsa dokunduğunda Gitme der Sözcükler nasıl anlamsızlaşır Eğer üzerine basılıyorsa Sevdiğinin… Kalbe nasıl inilirdi Adım atmaya korkulan Şehirlerde konaklar gibi miydi Yol almak ona yaklaşıldıkça… İçeride kollar kırılınca mı kapılar Açılırdı Yada Hiç yüzünde uyku gezinmemiş Adamlar Dalar mıydı sevgi denizine… Siz hiç adını bilmediğiniz Bir kapıdan girdiniz mi İçeri En azından adı Aşk olsun diyerek… Suçu sevmek olanın Göğsü hapis midir Her aşka Aşkı kemikten bir sarayda Yada insancıl bir ateşte harlamak hangi Kanunun işidir… Şimdi aşkın aşka aykırı Değil midir... Uçar mı bir kalp Kendi kafesinden… Nasıl yürür gider Ayaksız… Fizik sussa aşk susmaz Şimdi Dudaklarımda… Sana düşecek kadar Sakar ve çocuksu muydu Akıl.. Akıl verenin çok olması mıydı Sana yakınlaştıkça Arkalarda kaybolmak… Eli saçlarından sarkan adamların Ayak bastığı göğsünde Yaralanmamış mıydı Aşk Kurumuş bur yaprak gibi avuçlarım Artık… Nasıl dökülse’m Hala alışamadım bu mevsimlere… Aşka eski’nmezmiydi Hani aşk eskimezdi Çıkarıp kalbini ölecek kadar gözlerin Dönerken Sen erken gitmedin mi Gerçekten… Öleni zorla yaşatacak Kaç ömür yemiştir İnsan Aç sofralara oturup Satır aralarında Öldüğü için yüce öldürdüğü İçin kaç kadın kahraman diye anılır Sayfaların ve okul sırası ders Kaytarmalarının aralıksız İtirafıdır… Hangi adam sayısız kez ölerek Bir kadın yaşatır İşte o zaman ölür giden Ne izi kalır Nede tozu yıllanmış gözlerde… Sevecek son kadında açıldı Denize Artık ne zaman bir kayık takılsa Gidenin ardına… Ben kıskanırım Her gideni… Denizleşir gözlerim Dalgaların şiddetiyle yıkılır Tüm o kirpikler… Artık kavuşsa iki karşı Kaldırım Yada İleride ölmüş iki Sevgili birbirine… Biz kavuşamayız artık Sen içimdesin ben dış hatlardayım sonuçta… Aynı ölçmez Gözler Ağır değilsin artık Acı vermiyor yaptıkların göğsüme … Kuyuya mı düşer Her ayrılan adam Aya benzese de kadın Hiç mi görmeyi bilmez Bazen ışık kesilir Bazen ay Kırık kanatla gidilen Diyara Elbet açılır Bir yol yada bir tutam yara… Ya balta vurulur Her aşka Yada alta alınır Her yara sonuçta Altta kalana kalır Aşk: köşe başı bir Seyirlik tadımlık… (Se) |
gitmezde kolay kolay hiç bir akılla
çok güzel