Dalga kirpikli kadın
bir sabah kalktığımda tuz basacağım kirpiklerime
hiçbir zaman acılarıyla salacağım kendimi albatrosa uzun ve ince bir yol bulacağım kendime yan yana yürümesin hiç kimse geçemesin karşıdan gelen her kimse! keçi inadıyla seveceğim ! yol kenarı birkaç börülce anlıyor musun beni kadın bütün teknelerin battığı bir sahilde rüzgarım duyuyor musun beni kum tanelerinin sesinde yıkılıyorum eski bir iskelede ipinden kurtulmuş bir uçurtma yapamadım saçlarımı ben fırtınaya hiç el sürmedim kadın fırtına sendin, annem gibi bakan o boncuk gözlerinle duyuyor musun beni kadın bak bir vapur kaldırdı kocaman kalçasını sallanıp duruyor, ağzı köpürüyor denizin hadi kadın bir Üsküdar akşamıdır bütün derdim yıkıl gel yokuşta olsa / sürün sürün ki içinde olan sen olmayan o eline değmeyen senin olan eli içinde salamuraya döndürdüğün yakıp yıkamadığın nadide bir çiçek gibi koklamaya bile kıyamadığın köküne kibrit suyu hayıflanmasıyla bir türlü suyunu çıkaramadığın kör kuyudan! -uyan da gel kadın- salıncakta mavi yeşil renkte küçük bir tekne taze simit ve çay duyuyor musun beni kadın oyalı yazmanı dola da gel kirpiklerine ulaştı mı yüreğin bütün derdim bir Üsküdar akşamdır satmışım anasını kahrolsun dediğin feleğin kalender değilsin bilirim nefrete karşı bütün derdin ar’ındır bir yapraktan damıtılmış su gibi sevdandır bilirim kadın, senin olmayan belki ondan başkasındadır görüyor musun beni bir yıldızı arkadaş etmişim kendime ay’ın beyaz yüzüne düşüyorum geceye intihar ekiyor yüreğim köpekleri bile ondan daha çok seviyorum anlıyor musun beni kadın içimdekileri ise inandıramıyorum bir acılı kahvenin telvesinden bak hayata karmaşık çizgilerin birleştiği o yerden avuçlarını sıkı kapat kadın bırakmadıklarınla doğacaksın yeniden kelebeklerin gittiği mevsime benziyor yüzün gamzene çökmüş garipliğin muamması dudak kıvrımlarında hapis onca çığlık dürüst bir esnaf terazisi gibisin kadın olmayanla olandır kimlikte olmayan adın neyzende tek kadeh de atmadın benimle neden böyle sarhoş bakarsın ki kendine şavkına tünemiş yedi çizgi, aklaşan şu mektup! alfabede olmayan hangi adı düşürür diline acıma gözyaşlarına kadın acıma ! ne ona nede içindekine yavrusuna düşkün telaşlı ceylan gibisin duvar üstü kedi kıvraklığı yüreğin melez düşlerle mengene arası et böğrün kıymığın acısına bile gülümse kadın olmayanlarındır gördüğün ! göreceğin anlıyor musun beni görüyor musun yüreğimdeki resmi kanım değirmen oluğundan düşer döndürebilir miyim kadın döndürebilir miyim ! bedenimden ağır o olan bu taşı sına gitmeleri, sına riyayı, ak’ı, karayı karanlık sokak bilinmezliğinde yaşa kah bir çift kedi göz kah bir ateşböceği kah puslu sokak lambası ve içine çektiğin sigaranın ateşi aydınlatır yolunu, gidersin kadın gidersin ! kalan sadece adın bin bir umut yolla bana yaşanmışlığın bakiyesinden alacağın var hayattan nasılsa, bekleme sakın senin olmayanı sevmeyi anlat bana mesela yüreği avucunda dalga kirpikli kadın!! *Kimlikteki adı SABİHA RANA olan meleğe...sevgilerimle |
Hep düşünmüşümdür Allah insan kalbini yaratırken duvarını gelincik yapraklarından esinlenmiş diye....
İşte senin yüreğinin gelincik yaprağından öpüyorum melekler ve badem çiçekleriyle..
Ruhun hiç solmasın Levent....
Yazılan bütün şiirleri melekler mutlaka okur dememişmiydim can kardeşim ? :(
Yazdığın bütün şiirlerinin müptelasıyım sakın unutma!!
çingen sabiş..