Sessizliğim seni kaybetmemenin adıdır
mağrur bir bedende iki yaka gibiyiz
nehirlerin azgınlığına siper gözlerimizdeki ışıltı korku ve titremenin bahçemizde gezinen rüzgarı kahverengi bakışlarımın tenine gölgelediği sardunya ve intikamın çıyan ısırığından beter bağırtısı sinesine yağmur düşen toprak kadar merhametlidir artık beyaz örtülerin ıslak ellerine taşınırken hazan adresinde kimliksiz oturan bir sevda değildir çığırtkanlığında geceyi haber veren bülbülün sesi bir neferdir sol yanımı okşayan tıklamanın ayak sesleri ve yaralarıma tuz başmış / acıyı solumuş / nefese nefes koşuşturmanın emek kokan teridir avuçlarımda büyüttüğüm zeytin dalı düş şimdi diyorum / ki sen yanımdasın / içimdesin horozu kalkık asi yanımı alnının tam ortasına dayasam akar mı dudaklarıma uslanışımla terk ettiğim çığlık kimseye olmayan vebal borcumu tek senden aldım omuzlarımda öyle bir yük ki hayattan bile ağır zayıf bedenime zerk ettiğin cesaretin onurlu aşısı yarası kapanmadan kanatıldı / kekikle dağladım yıkılmamak / yıkmamak üzere diklendim örselendim ama bıkmadım tut ki gecenin güneşe şahlanışıdır hırsım ve günbatımı arifesinde dolu bir bulut gözlerim ay yıldız çocuklarını doğururken ateş böceklerinden çaldığım ışıkla yürüyorum sokağına kalk yerinden / kakülleri şakaklarımda gezinen hüzün meleği tüm ışıkları yak / aç perdeleri / penceren aydınlansın üzerimde eskiye ait ne varsa / yırtıp yakıp bu küf kokan elbiseleri öpüşünle yıkandığım çıplaklığı taşıyorum yatağına sarıl bana |