Gözsüz Korkulukgöğü sorgular gibi bakarım sana içimde saplı kalan soğuk çeliği erisin diye son susuşunun defterimin arasında hatırı sayılır gidişin umut ekmeğimden bir parça çalıp çoktur defterimin arasına hapsediyorum bu yağmuru suçu sensiz akşamda gelerek üstüme lekelemek sesinle çoğalmamış yalnızlığımı bahsi olmayınca toprağa bile dokunmuyorum çiy yemiş yabani otlar edalı saçlarının iç yankılarımda kırsal hüznü olsa da ütopya konulu rüyalarımın yeşermeyecek doğa ilk kez ilkyazlarında bunalım yorgunluğu köylerimin gözlerimin yerine yüzümde beklettiğim bu yeşil iki kuraklıkta... sana bakmayınca bakışlarım gözsüz bir korkuluğum can pazarında canını arayan son fani sonra solgun karanlıklar kapıların ardında karanlıklar bile soluk ecel terleri felç gönül çıkrığımın kuyusudur zaman sensiz bir andan diğer sensiz bir ana geçmenin ölümcül sıkıntısında... gözsüz bir korkuluğum ağzım büyük sözcüklerimin menteşeleri çürük kurda kuşa yol veriyorum haykırmak için hayata adını ekinsiz harmansız bu sonsuzluk tarlasında... Kağan İşçen |
hapsediyorum bu yağmuru
suçu sensiz akşamda gelerek üstüme
lekelemek sesinle çoğalmamış yalnızlığımı
yuregınıze saglık