Mutlaka Sabah
ağaçlar küserdi havalara
sokaklarda suskun bir gri sadece benim bildiğim çok farklı bir hayata tutunma şeklidir gözlerini düşünmek ağaçlar ağlayışımı paylaşmıyor sokaklar nisana özlemli ben yalnızca seni seviyorum unutma karanlıkta sayıkladığımı tadını dudağının oyalanır tohumları can acıyışlarının çamurlaşmadan kaburgalarının içi en güzel biçimiyle yorumlanır belki diye her şeyini alıp yıkılışın kurnaz bir yitişle sahici somurtkanlıklarda adana gökleri sevişirken ayaklarımın altındaki ıslaklığıyla toprağın ben yalnızca seni sakınıyorum unutmalarımdan unut soytarı susuşlarımla kapına dayandığımı gençken pencereden selamlardım yağmurlu akşamı şimdi eğik bakışlarınla uyuyorum kar tutkulu sesler azalınca yorulur telaşı muştuların kanatlanışı güvercinlerin üzülür yoksulluğuna zamanı kaçırışımın sallapati sorusuzluklarda kendimi kaybedince ağlamaklı kuşkulu kasvetli babasızlıklar kadar çaresiz geliyorum demeden geleceğim her şeyine terk edilmiş kahvaltılarımıza ölürüz diye bir ikindi mutlaka sabah... kağan işçen |
Bir diğer konu,şiirde o kadar çok ekli fiil var ki,bu da bana göre şiiri zaayıflatan bir oluşum sergilemiş.. 1Acıyışlarının", "yıkılış", "unutmalarım", "susuşlarım", "kanatlanış", "kanatlanış", "somurtkanlıklar" "sorusuzluklar", "babasızlıklar.. vb.gibi.. Bütün bu kadar ses fazlalığı şiiri,okuyanı da yoran olgular bence.. Oysa,hani elbette bir kural değil ama, fiilleri mümkün olabildiğince yalın kullanırsak, o şiir yine bana göre çok daha ses fazlalıkları olmaması ve yalın olabilme itibari ile, göze ve kulağa daha hoş gelecek...
"Kasvetli babasızlık","sallapati sorusuzluklar"..bunları da mana olarak yorumlayamadım açıkçası..Cümleler,neredeyse baştan sona,o kadar devrik ve anlam tabiiliginden o kadar uzak ki,bayağı bir şiir hırpalanmış sanki yabiriyle ve bu sebeple dökük..
Konu güzel,emeğinize teşekkürler,ama şiirin bana göre yeniden elden geçmesi lazım bana göre..Saygımla...