Uzak Nisanlara Kalan
hani akşamlar açılırdı yüzümüze
aydınlığı sarı odalı kapılar çocuk neşesiyle okşanırdı hüznümüz ağlamak isterdik ağlayamazdık boğazımızda düğüm düğüm hayat dışarının ölü karanlığı sokak lambalarına bakan penceremiz ayrı bir dünyayı yaratan bize acılarımızı sıcak gözyaşlarımız ılık tutan tuz ve küf kokuyor bu hazan gurbeti hangi öyküye sarılsam sana sarılıyorum üzeri manzara resimli kitaplarda gülüşün yalnızlığımı herkesler görecek bir sen göremeyeceksin diye sokağa çıkmaktan korkuyorum... iki katlı evlerin neşesiyle öperken güneşi anı geçitleri çamaşır asılı balkonlar umudu ağırlardı o çıtırtısız sessizlikte kirpik nağmeli bisiklet düşkünü caddelerde yoksunum ayva tüylerinden palamutlar değiyor alnıma çil çil ilkokul yollarının solgunluğu ellerim sımsıkı ceplerimde böğrüme saplanan sızıyı saklıyorum kendimden yollara yayılan bu üşümüş karanlığımı kimseler görmesin sensizliğimden utanıyorum... uzak Nisanlara kalan kokulu saçlarından bir ilkyaz düşü sızınca sızım sızım gözlerimden nerde olduğumu unutuyorum birden bire sakar hallerimle sana dokunmak isteklerim geliyor aklıma ve münasebetsiz alışkanlıklar kolay terkedilmiyor inan hâlâ uyuşuk uyuşuk ve anadan doğma şehla bakışlarına şiirler yazıyorum... sözcükler kıskanıyor dudaklarımdan düşmeyen suskunluğunu seni yalnızlığımdan bile sakınıyorum... kağan işçen |
Kutlarim
emek yürek siir
güne ve geceye
hep siirle