Güneşin Kötü Çocuğu
akşam alacasında
çocukça düştüğüm yanılgılarımla gözlerim seni sevdiğimi anlardı ben gözlerime inanamazdım ben kendime benzemezdim sana inanırdım kapıldığım kış bulutlarını kabullenişine acılarım senden yanaysa hiçbir mutsuzlukla örtüşmezdi susarak ağlamayı bekleyişim bu yalnızca benim yalnızlık şarkımdı senin şarkısızlığına şarkı olmak isteyişimin şarkısı dünya dışlardı beni güneşin kötü çocuğuydum sabah serinliğinin şiirini çalmıştım senin için birlikte üşümek için birlikte özlemek için beyaz bembeyaz sessizliğimizi sakınma sözcüklerimin ağırlığını yüreğinden kulaklarına fısıldadığım musonlu gökkuşağı zifiri bir odanın içinde dört dönen sokağı özleyen üşengeçliğimdi... yanağına dökülen saç telinde emeğim göz nurum seni sevince tanıdım tanımamayı dünyayı kurak iklimler eskide kaldı nar tanem öpüşmelerimiz acemi yağmurlara gebe ölümün ağzına bir parmak bal çalınmış sus payı halidir ayrılık sensiz yaşamak tabusunda... aramızdaki uçurumun yankısıyla uyanır her sabah yorgunluğum gülüşün tek ırmak şırıltımdı rüyalarımda bile kendime yabancıyım şimdi tek gerçeğim uzaklığının tekrarı ve gecelik umutlarla geçmiyor yaşam aramızdaki uçurumun yankısıyla gönenir her sabah dinginliğim menopoz bir göğe takılır gözlerim intiharına küstün sanırım ağustos öğlelerini sevişimin... benim sandığın uzaklarından bana arta kalandı yağmaladığın uygarlığım... kağan işçen |
yorgunluğum
ve her sabah uçurumun kenarında açan bir çiçek gibi vatanım bellerim uçurumu..
kutlarım saygılar..