KIYAMETTİ YOKLUĞUN
Yazdığım her şiirde kıymetini anlattım
Kalemimin altında sayfalar doldu yârim İlk defa bu şiirde kıyameti anlattım Her mısrası sadece “yokluğun” oldu yârim Gidişin her zerreme depremler bırakarak Gönlümün gözlerini volkana çevirdi yar Terk ediş çarmıhına kollarımdan çakarak Yıkılmaz duruşumu bir anda devirdi yar Meğer nabzım senmişsin seninle atıyormuş Teyit ettim sen yoksan işlemez olduğunu Uykularım düşlere seninle yatıyormuş Öğrendim sen olmazsan kâbusla dolduğunu Gözlerini görmeyen direncin başakları Hasretine diz çöküp zamansız yaprak döktü Kayboldular göğümün rengârenk kuşakları Yeryüzünün üstüne sanki bir ölüm çöktü Umuttan sarayımı talan etti atlılar Yaktılar savurdular sabrımın küllerini Gidişini bekleyen riyakâr suratlılar Söktüler yüreğimden vuslatın güllerini Takatin saatinde zaman doldu yazınca Fikrim ile inancım Habil Kabil’e döndü Veda denen mezarcı aşka mezar kazınca Fecrin olduğu yerde kıyametim göründü Yarama em olmaya gelen dostun başına Giyotine bürünmüş yokluğun cellât oldu Ateşe kardeş olan ruhumun gözyaşına “Bunlar yetmez” diyerek binlerce acı doldu Yani yârim yokluğun ölüme yasak koyup Bedenimi toprağa yasaklayan fermandı Ki tenimi acının zül neşteriyle soyup Dermanı bilinmeze saklayan bir fermandı Teşbihte hatam yoksa kıyameti zamandı İHSAN TURHAN |