göç ninnileri
Sahrayı vuran yağmur filistin
filistin bir başına eylül kendini böler tahta kılıcıyla üleştirir bir suya bir ateşe kâh yanar kâh serinler kırık ruhu başını koyar dünyaya küçük kızın örgüsünde toplanan tozlarda umut ve ekmek çöle inen deniz aah öteki çocuğu sallar zeytin dizlerim dizlerim ki bilmez ekşi dilini göç ninnilerin eli döşünde şafağı bombalanan neferin intikam şehvetine dalar giderim bir kez daha düşünürüm Tanrı’yı barutların gölgesinde uzanan mahşerin yalnızlığındaki şehir aah gölgesinde yırtılan el-aksa vebali ağır bir kurşun gibi dökülür saçaklarıma aah altında süt ve bal akan kutsanmış çöl mühürlü yüreğin ki kurumuş ciğerin yandaşından bihaber oldukça ve paralandıkça gölgende gazze sonsuza dek kaybedensin aah via dolorosa isa’nın taşları üzerine kendimi serer kendime ağlarım gönül gençyılmaz |