bir masalın tenindendün denizin kıyısından topladım gecenin rengini uzak seslenmelerin elini tuttuğumda yosun bulaştı bir masalın teninden tenime yüzünü okusam kadının ve baksam hayallerimin buğulu camından kuşlar da ölür ansızın çarptıkça yoksulluğuma sesleri/ sesim benimle birlikte solur şehrine gittiğim vakitlerde ışığım düştü yere soyunurken beyaz ölümler aydınlığa dilimin karanlığında sürekli aşk yalanır ki ağrılarım masmavi hafızamın kökleri dün bir bir sırtımdan düştü eksiksiz öldüm üşüdüm ve ürperdim sonra yorgunum ahh demek küflü bir andan yeni acılara zengin korkularla gidiyoruz gidelim tuzaklarda bizi bekleyen daha kaç aç bahara hüznüm seyyah bir sessizliğin kalabalığında üzüm yeşili söküp at dallarını keskin bıçakla içimden yapraklarım dökülüyor sen ki en bilinmemiş tarihlerin çocuğusun bütün saatler çoğaldıkça sana hayat hep iz noktalarımı acıtır zaten herşey yıkık dün şehirler kirli mayaısın çamurlu ayaklarında kaç dulum ve mavi bir ay la göçmen uzaklara yordun beni hüznüm nar gibi sızayım yanıbaşına nefesimde dinlensin yorgun güneş kimi yağmurlar düşürürken üşüyen adımları kendimi biraz yalnızlığa asayım aynı çatı altındaki kaderlerin gölgesinde ağaç kafalar mor damarlarınız salkım saçak ne işiniz var kar yüreğimde serseri ağzınızla sinsi sinsi kanıyorsunuz maezarı olmayan anılarıma ellerimde düşleriniz yok ki hem kuşlar da öldü masalda nereye gitsem şiir nereye gitsem ölüm nereye gitsem beyaz bir geceden karanlık kalbime aşk kokuyorsun iyisimi alın kötü günlerimi iyi günlerinize ben esmer bir şarkının sahipsiz ölümünde yaşayacağım. |
Derin hislerin sözlerin kifayetsizliğini kırmaya çalıştığına şahit oluyoruz.
Çok saygımla.