Uçuk Bir Şarkı
tılsımlarınla dalış yaparsın rüyalarıma
kahve sohbetlerine açılır gözlerim ikirciksiz elinden kaçırdığın o susuzluk benim kiraz zamanlarım kıpırtısız koşar kuş çığlıkları kahırsızlığına bulutların avuçlarının arasında iki gözlü bir sayfiye yeri var biliyorum üstüme yorulmazlığımı giyindim utanmazlığımı aldım kollarıma deniz pırıltıları duymaz sesimizi ipil ipil keder düşkünlüğümüzü bilmezler umarsızca pervasız köpüklü dalgalar ve sıra sıra yiyip bitirmek hilelerini tüm kaçmaların bize yakışanı buydu aşksı gün renklerini harcamak bir başka mutluluk adına soylu suskunluklarla bitirmek bir ömrü saçlarını nehir boylu gözyaşlarıma ağaç yaparım sevda dolu kıyılarına uzak bir martı düşünce pencereme avunsun diye haylazlığı sesimden kalan ne varsa son hüznümden uçuk bir şarkı söylerim derin kederine sen sanırım göğü çalınmış o beyazlığı o şuh maceraperestliği ben nerde yaralı bir kuş görsem senden çok ömrün sanırım ömrümün göçü ben nerede ömrümü sen sansam yaralanırım çünkü ömrümsün yıllanmış yarım şarkım diğer yarım ellerimden ayrım ikindilerine göz koyulmuşsa şah damarımın ara sokaklarda hangi anı anıyı arar dururum bilir misin ki korkulu bekleyişlerin öğle sonralarını ki segah gölgeli bir kapı aralığından uzanan bir bardak su kadar serin ve ferah dudaklarını kaçırırsın sensiz iğreti adımlarımdan gün batımı saplanırken göz pınarlarımın kalbimi dinleyişine söylediğim bu uçuk şarkıda yapayalnızım tüm akortlar çaresiz güfteler zül sazlar sayrılı akşam kırlangıçları göğe taksim geçiyor ben yalnızlığıma karşı pencereler ve balkonlar gene içlerine kapanık genç çınar ağaçları anlamaz meramımı çünkü sen benim en güzel ömrümsün yaşanmamış yarım yanım yıllanmış bahar şarkılım küllenmemiş harım diğer yarım ellerimden ayrım... Kağan İşçen |