Zeytin Tadında
Zeytin Tadında
anadolu gibi durur kalbimde yerin sen yoksun belki yavru kuş ağzı gülüşünle ama yerin kalbimde öyle nahoş bekler ki en sevdiğim ağacı kendi kendime anlatmamı sana uzaklığıyla çerçeveleri boğazıma sarılan pencerenin tam karşısındaki yavru palamutun rüzgarda şımarıklaşmasını mesela... konçertomuzu istanbul’a anlattım çamlıca kıskanç...ümraniye sokakları efkarlı genç kızlar gibi cilveleşiyor rüzgar ıslığımla ve varlığınla dolu tüm köşe bucak temmuz kimin umrunda ağustosun rengi daha sarıymış kimin yanık edalı bir sığırcık yuvasının bozgunuyum rıhtım meyhaneleri biçarelikleriyle mahçup benimle oynak hüzünler bile suskun kaderlerine istanbul semalarından bana ekmek yok şimdi yorgun bir kemancının öfkeli taksiminde kanıma ekmek doğruyor imkansızlığın balıkçı takalarıyla lacivert bir umarsızlıkta kaybolmak istiyorum... boğazın serin sularında kırılıyor içki içme hevesim beşiktaş ve sokak kedileri o meşhur tatlılıklarıyla ağızlarını açmış dişi serçelere bisküvit kırıntıları veriyorum yalansız bir mutluluk kadar sakin bu gecede ben ağlamayayım da kimler ağlasın istanbul piç yalnızlıkların isimsiz ayrılıkların ayran gönüllü şehri sabahı sütle düşleyen çocuklar kadar masum beklediğim o’nun açık yeşil bir çağla yaprağı gibi gelişini alıp götürürken içi boş kalabalıkların ve diş geçiremiyorsun yalınlığına özlemlerimin kalbimde o’nun yeri anadolu gibi asil zeytin tadındadır kanım o’nun aç yüreğine sessizliğine sesim hüzzam en sevdiğim ağacı o’na anlatmak istiyorum... Kağan İşçen |