GÖZLERİM GEMİCİ FENERİ
/diyelim ki ben, karaya vurmuş bir geminin güvertesiyim/
karanlıktaki şehir manzaraları ve ölü davetler gibi göz kırpan ışıklar eğer sizseniz deniz dediğimiz, alnımdaki tuz kuruları siz neredesiniz hani benim ay ışığı heyecanım ve saklı yakamozlarım bu gece vakti görüyor musunuz görmek için gözlerim sizi, birer gemici feneri sanki… * * * cezir, bilinmezlerden öyle şiddetle gelmiş ki günün birinde dalgalar beklemeden dolunayı, veda etmiş bütün denizlere diyelim ki ben, karaya vurmuş bir geminin güvertesiyim diye sözü almış şair ve bu şehirde o gün işte bu şiir, yazılmaya başlamış böylece. . , ucu kör kalemlerle anlatmış, hamuru yoğrulmamış kağıtlara önce balıkların sırtında yiten hazineleri, öylesine ağır kahırla demiş ki sonra, taşıdığım ganimetler insanlığımdı benim insanlığı bilenler için onları korumak uğruna oldu savaşlarım, denizlerin ortasında. . , çocukluğum vardı içinde, oyuncaklarımın kırığı, her yanından ve özenle sakladığım bir dudak izi, ilk o öpmüş dudaklarımdan ihaneti bilmez kavgalar ve sahtekarlıklara küfürler vardı koruyarak onları yürek gücü ve alnımdaki ter ile, saklamıştım hiç soğutmadan. . , ama dedim ya diyor şair, bir gün anlayamadan nasıl olduğunu yani susuz yüreğimin yangınında, gözlerimin de kavrulduğunu tarifsiz bir şiddet ve ölçülemez bir hızla öyle savruldum ki kör bir ışık oluyorum sanki yani fark etmeden önce pusulamda, kutup yıldızının kaybolduğunu. * * * bu şehirde bu şiir böylece yazıldı ve sonunda diğerleri gibi o da bitti şairimiz, ölü davetler gibi göz kırpan o ışıklar arasında kaybolup gitti bundan sonrasını sadece , boşluktan bakan iki gemici feneri biliyor biri kutup yıldızına göz kırparken, diğeri şehrin ganimetlerini bekliyor. /diyelim ki ben, balıkların sırtına yüklü, kaybolmuş hazinelerim/ Cevat Çeştepe |