münferit sızı
--sebepsiz ardına çekilmiş tüm renkler dağ başlarının
kesif, efsunlu karanlıklarına gölge düşürürler.-- sebepsiz her mutluluk ve sevinçten ırak düşmüş, düşürülmüş, belki daha da düşürülecek olan, ben... o sonrasına itilen çok sonrasına ertelenen bir yaşamın, sepken vuran açmazlarında çırpınıyorum. ağrılı, esrik anlarıyla bu gönül, saatlerin her saniyesine bölünmüş acılarla ve düş kırığı mavzer mağrurluğuyla, doğrulur sabaha karşı, kuytularından. şafak vakti sessiz sessiz kan akarken geceden ölü kuşlar yıkanır berraklığında, paslı balkon demirlerine dolanan yılışık sarmaşıklar gibi yürür gökyüzünde bulutlar, sureti akar yağmurlu genç kadının; bir ceset ıslanır kuytularda, bir bedevi durmaksızın yürür en fazla başka yalnızlıklara, ve yaşanmayacak sonralara itilmiş bu adam bütün masumluğuyla sorar; -yaşamak nedir? -ve kaç kere ölebilir insan? |