GERİYE KALAN
parçalanarak sıyrıldı rüya uykudan
soluğum genzi yakan sussuzluğum benim korkuyorum bu gece ilk defa karanlıkta ışıyan yıldızdan... şaşmaz bir namludan derine düşen ateş yakar gülün bağrını, acırım... saati kollar bir gözüm erir pervaza düşen güneş ölürüm... ayırdım hayatı kabuklarından can kırıkları doldu kurumuş göllerine insan suratlı tanrılardan medet uman kabileler Nuh’u dilendiler sellerimde... övüncüm oldu dökülen her yağmur açığa çıkardığım tüm korkularımı ıslatırken sürükleyip yol boyunca dünyadan aşşağı dökerken sevdim sonsuzluğu da, yaşama inanırken... istasyon durağında bıraktım sarhoşlukları sönmüş bir ateşin külüyle çizdim duvarları bilinmeyen bir dil diye kayıt düştü telsizler ayaz sabahlara dem vuran asi çocukları sürdüm önüne devletin... yokluğun ötesinde aradım simyanın gizini kayboldum birçok kez kendimden kaçarken suya düşen karanfiller gibi düştüm aşka ağıtlarla göğsüme dolan çığlıklarla boğuldum... insana rengini veren kan çekildi damarlarımdan tekmelenerek uyandı çocukluğum kıyısız şehirlerin maviliklerinde yenildim hayata sırtımda atlatamadığım badirelerden yaptığım bir ömür cetveli... geceden gündüze kalan bir ciğ damlası üşütür uykumda gördüğüm rüyaları toprağın ağırlığınca çekiyor beni dünya kayıyor ayaklarım yeşilin ıslağında reddettim gün sayımlarımı bana ölüm bile fazla... |
sevgim saygım tebriklerim günün şiirine çok değerli şairine...:)