kimyevi istasyon anarşistleri
Soyguna uğradı güneş,
sarısından çaldılar birazda sıcağından. tutup indirdiler denizin kuytusuna, gecenin sindiği tenhalara yoğunlaştılar usulca, karanlık adamlar... jilete vurulmuş bedenleriyle, yıkıla yıkıla doğruldular. parmaklarda dönen esrar molalarında yuvalandılar; sonra elsiz ayaksız kaldılar kaç zaman.... gökyüzüne bakıp konuştular: ’’allaha yol verdik, bizimdir dedik hayat, ölüm bizimdir, yoksulluk, yoksunluk, ve bilcümle ezilmişlik revaysa allahımız yokmuş, öğrendik. şimdi ciğerimizde anarşi tohumlarıya, peşkeş çekilmiş toprağımızda büyür kankırmızı yediverenler, şaraba bulanan damarlarımızla okşar içimizi bir beyaz kadın, hatırlatır kendi kendimizin efendisi olduğumuzu...’’ herbiri külhan, satırlanmış kaşları, istasyon harebesi onların mekanı geceye karışmış sakalları, cesetten çıkmış kancanağı gözler, tinere yatırmış dünkü haracı, dünyayı itip, sonsuzluğu çekerler; ektikleri anarşi tohumlarıyla kendi topraklarında yaşarlar, kaç zaman.... |
devam