günah kelepçeleri
.
o gece sisli belirsiz bir noktadan doğdu hayat tenimi incitmeden gözyaşı içen martılarla yeryüzünde bir yerlerde sahipsiz bir adayken kırıldı buz dağında tundralar usul usul vedalar giyindi üzerine oryantal rüzgârdı göğsüme vuran delirdikçe doğanın sıkı tokmağı yükselip kuşkulu bulutlarla salınan nabzını tutuyordum durmadan arsız ölümün çalkantılı denizin ortasında kapalı gözler ardında kirpiklerimi acıtan ay düştükçe dudağımın kıyılarına ruhum hüzün raksının alevinde yalnız aşkın yüzünü acıya sıvarken uyuya kaldı anılar yarınlara nefret denizinde sahipsiz adaydı yokluğun saklanırken özlemin kayıkları limanlara sahte boşluğun sahnesinde figürandı sözler ne vakit yaşamın kürekleri kalsa elimde yorgun mavinin rengiydin sen sen giderken benden karanlık hücrede kalan bedenimdi göğsü çığlık çığlığa kararan gittiğin zamana inat dolup boşalan kirpiklerimde gözyaşım yetmiyordu aydınlatmaya içimi zaman kapısı çarpalı suratımıza söndü çıkmaz sokağın puslu ışığı yansıdı ters gölgeler kaldırım taşlarından silindi siluetler cellâdın aynasında kaldı kanlı izler maskeli deniz karaları kuruldu göğün ortasına bedensel zevk bayrağını salladı haramiler cesaret dedi biri geri çekilme bu savaştan yaşayamam ki çiçekleri gülümsemeyen topraklarda geceyi saralı matemler koruyamadım içimdeki çocuk seni ağlama yine de ardımıza sakın acıları yükleme sırtımıza suskunlarımızı takalım kolumuza zaman sonsuza akarken korku dolu zirve dağların uçurumları elveda beyaz rüyalar sunan yaşam elveda yara izi kapanmamış anlarım günah kelepçelerini çıkar yüreğimden uyandır kelebekleri uçsun renkleri umarsızca özgürlüğe açılsın kapılar sonsuz ve ölümsüz es kutsal rüzgâr varlığımı taşı uzaklara / uzaklarıma 050709_ |
başlangıç bitişin habercisi bitiş ise onun bekçisi
elveda zamana da
neye merhaba şair ?