terazi-iris-iki kuş
beyniyle yüreği arasındaki terazinin
sarsak sursak devrilmiş gümüş kefelerine bir tekme attı ’rengin rengi çıkmış’ ’eprimişti gökyüzü’ ağaçlar daha bir soluk çiçekler kokusuzdu çıkardı ceplerinden tek tek üst üste koyduğu kalpleri uzun uzun sevdi kedinin dili misali isteksiz oturdu pişmanlık külliyatının başına yeniden çevirdi sayfalarını sildi ’keşkeleri’ attı ’amaları’ çıkardı gözlerini / parlattı irisleri oydu kulaklarını / boşalttı sesleri burnuna gül taktı gitti /yıkandı -lokman hekim’in sevdiği şekilde- sonra örttü çıplaklığını ak paktı elbiseleri çay koydu ajda bardağına birkaç küp geleceğini katıp hızla karıştırdı sımsıcak tereyağlı ekmeğinin üstüne bir de sevgilisini sürdü ısırdı bir iki lokma emdi dişlerini ardından sildi elinin tersiyle şükreden ağzını kalktı / doğruldu dikti sırtı iki kuş gelip oturdu ayaklarına açtı kapıyı ansızın güneş sokuldu yüzüne yaşamak güzeldi be...! içi titredi pırr.. pırr kanatlandı iki kuş gölgesinde usulca gönül gençyılmaz |
Sevgilerimle.