AZRAİL'LE PAZARLIK
Yirmi bir ağustos 2009 günlerden cuma
belenin meşhur cuma pazarı birde tezgah yapmış ki ustası mallar cuk diye yerine oturdu vallahi, iş ki bağırıp çağırmakta müşteriyi çekmekte,durun hele biri usulca yaklaşmaktaydı tezgahın başına hayırlı işler ne satıyorsun evladım, şey ikinci el organ dedim utanarak hiç böyle şey olurmu evladım organ pazar tezgahında satılır mı, benimkisi muhayyer bak gör,dene öyle al yapan usta öyle muazzam yapmıştı ki özenerek bezeyerek lakin kullanmasını bilmek gerek, ben kullanamadım diye satıyorum ya varsın başkası kullansın. Kırışık ve titrek eliyle gösterek sorar, bu ne evladım? haaa o mu! ciğer taptazecik ciğer, daha cigaradan nefes çekmedi içine imanıma arada bir öksürttüğü oluyordu ama önemsiz ilaç bile kullanmazdı yemin ederim peki bu ne evladım der alıcı olan ha omu böbrek o hani şu böğrümüzde bulunan canım soldakine bir şey diyemem ama sağ taraftakini almanızı tavsiye ederim niye soldaki değilde sağ taraftaki evladım dedim ya soldakine biraz bakım yapıldı anlayacağın içinden parça parça taş çıkarıldı. Öyleyse bende şuna bi bakayım evladım doğru seçim diye buna derler ya hani bir çift kara gözde karar kıldınız demek bende işportacı ağzıyla bunlar tezgahımın göz bebeğidir kah hüzünlü bakardı aleme kah gülerdi ama pınarlarından tek damla yaş süzülmedi alacak olursanız indirim bile yaparım pekala evladım kaç paradır çifti karagözün şey dedim yutkunarak.niyetim zaman kazanmaktı siz alacaklarınızı alın ben toptan hesaplarım. Sonra şunu soracaktım bu nedir ne işe yarar? kalbim o,tezgahımın bir numarası can damarı saat gibi çalışır tik takları her şey onda toplanır onda biter anlatsam bir ömür yetmez bakma sen onun karalıığına kirine beyazdı oysa hayalleri düşleri hemde bembeyaz kah yeşiline takılırdı kimi zaman ormanın kah maviliğine uzanırdı sonsuz semanın her şey uyur dinlenirken bu var ya bu dur durak bilmez hep çarpmada sanki martı yüklü kanatları fırsatını bulsa çıkacak kafesinden süzülecek sonsuzluğa aniden. Peki evladım bunun fiyatı ne? ne mi dedin,ne mi böyle fiyat ne duyuldu ne de görüldü tamamı iki bin beş yüz lira iki bin beş yüz olmaz evladım ikram et biraz alayım hepsini dedim ya kurtarmaz, sana sermayesinden veriyorum sen kaça aldın ki evladım bu fiyata satıyorsun ben mi dedim ve durakladım... oysa ben! tek kuruş sermaye bile harcamadım sattıklarıma bunlar üç günlük dünyanın bir pula satılan malları al ki sonradan gelene kalmaz benden demesi. Tamam tamam senin dediğin olsun be evladım alayım toptan hepsini kurtarayım seni bu illetten güneşin altında boş tezgahı beklemekten sevinmeli mi yoksa üzülmelimiydim ama beni durduran bir şey vardı o belli yandaki tezgaha kaydı bir ara müşterinin keskin gözleri eyvah dedim benden fiyat öğrendi ötekinden alacak sanırım bak dedi,sana son kez soruyorum evladım fiyattan indirim yapacakmısın yoksa gidiyorum ha tamam eyvallah siftahı kırmayalım bari dediğin gibi olsun ver hadi evladım sen yine iyi düşün taşın benim ayağım uğursuzdur,kudümsüzdür bana satarsan başka kimseye mal satamazsın bilesin Aklım iki bin beş yüz liraya takıldı kaldı alıcı yutkunarak şey evladım taksitte yaparmısın dedi şaşırdım kaldım, ilk defa bir müşteri taksitle organ alacaktı organ peşin para taksit,taksit kabul her dediğine kabul anasını satayım kırışık eli ilk ciğere uzandı kararsızca gözle böbrek arasında gitti gitti geldi sonra mırıldanarak usulca tamam seni almalıyım dedi hamle yaparak tezgaha kalbe yöneldi kuş gibi çırpınıyordu zavallı kafesinde hoyratça koparıverdi yerinden kırışık elleri ne yaptın bile diyemeden öylece kalakaldım et ve kemik yığını olarak uyan artık ey fani dedi gülerek uyan meğer pazarlık yaptığım alıcı Azrail’in ta kendisiymiş merhameti olmayan neyine senin azrail’le pazarlık etmek ey sefil dayana bilirsen dayan gayrı sen yüreğim... Ticaret hayatımın ilk günü fiyaskoyla sona erdi sazan gibi takıldım düştüm oltaya yine bir koşturmaca yine bir telaş başladı toplayın mallarınızı dağılın, zabıtalar geliyor kaçın haydaaa! kaçacak mecalmı bırakmıştı gelen müşteri bende bu seferde,zabıtalar başıma musallat kalk bakalım, topla tasını tarağını efendi demek kaçak ve belgesiz mal satarsın ha, hani bunların faturası irsaliyesi kurban olayım abi ben,ben diyorum başka söz dökülmüyor dilimden ne beni lan,ne beni diye seslenmezmi ne diyeceksen de kurtul bize masal okuma İçlerinden en suratsız olanı seslendi bu kez ne konuşturuyorsunuz lan bu sefili, alın onu içeri bende güzelce öttüreyim bizde,cılız bir kalabalıkla ilerliyorduk adım,adım tabii en önde ben onlar geride üç beş adım elbet bunlardan biri merhamet eder de bana yardımı dokunur diye iç geçiriyordum derken kamçı şakırtılarını duydum içeriden gelen ardından paslı kapı gıcırtısını aman Allahım ne göreyim karşımda zebellah gibi duran suratsız amir bey alaycı bir eda ile hesap verebilecenmi lan sefil demezmi dilim damağıma yapıştı şey,amirim daha ilk işe çıkışım sus yol bilmezsin,yordam bilmezsin yandaki esnaftandamı öğrenemedin dedi nasıl yürür burada işler, kimden alacan malı,kime kaça satacan avaz avaz bağıracağına bunları belleseydin ya benden yine çıt yok sanki duvarım susman cezanı hafifletmez haberin olsun yoksa küllahları değişiriz eyvah diyordum ki hemde ne eyvah yağmurdan kaçarken doluya tutuldum derler ya hani işte böyle bir şeydi başıma gelenler yakalandım suratsızın birine... Kapı aralandı, amir bey dışarıya seslendi gel dostum gel bir kaç soru da sen sor bu günkü mesaiyi bitirelim demez mi ohhh be dedirten tebessüm belirdi yüzümde hayrola yüzünde güller gülücükler açıtı ne oldu? hiç dedim size hesap verdikten sonra tezgahımın başına dönecektim de çoluk çocuk ekmek bekliyor amirim acelem ondan, o zaman kolay gelsin bakalım dedi Bizi tanıdın mı? biz kimiz biliyormusun, adımız nedir? efendim, zabitlik görevi yaptığınız belli ama adınızı bilmiyorum anlaşılan sen daha ayıkamadın, ayıltalım seni demezmi yine bir korku sardı beni baştan aşağı bize adıyla sanıyla MÜNKER ile NEKİR derler anladınmı? vay başıma gelenler yine baltayı taşa vurdum be zabıta diye sorgu meleğiyle takışmak neyine ulan... Murat Çetin |