31
Yorum
0
Beğeni
4,9
Puan
2257
Okunma
Yirmi bir ağustos 2009 günlerden cuma
belenin meşhur cuma pazarı
birde tezgah yapmış ki ustası
mallar cuk diye yerine oturdu vallahi,
iş ki bağırıp çağırmakta
müşteriyi çekmekte,durun hele
biri usulca yaklaşmaktaydı tezgahın başına
hayırlı işler ne satıyorsun evladım,
şey ikinci el organ dedim utanarak
hiç böyle şey olurmu evladım
organ pazar tezgahında satılır mı,
benimkisi muhayyer
bak gör,dene öyle al
yapan usta öyle muazzam yapmıştı ki
özenerek bezeyerek
lakin kullanmasını bilmek gerek,
ben kullanamadım diye satıyorum ya
varsın başkası kullansın.
Kırışık ve titrek eliyle gösterek sorar,
bu ne evladım?
haaa o mu! ciğer
taptazecik ciğer,
daha cigaradan nefes çekmedi içine imanıma
arada bir öksürttüğü oluyordu ama önemsiz
ilaç bile kullanmazdı yemin ederim
peki bu ne evladım der alıcı olan
ha omu böbrek o
hani şu böğrümüzde bulunan canım
soldakine bir şey diyemem ama
sağ taraftakini almanızı tavsiye ederim
niye soldaki değilde sağ taraftaki evladım
dedim ya soldakine biraz bakım yapıldı
anlayacağın içinden parça parça taş çıkarıldı.
Öyleyse bende şuna bi bakayım evladım
doğru seçim diye buna derler ya hani
bir çift kara gözde karar kıldınız demek
bende işportacı ağzıyla
bunlar tezgahımın göz bebeğidir
kah hüzünlü bakardı aleme kah gülerdi
ama pınarlarından tek damla yaş süzülmedi
alacak olursanız indirim bile yaparım
pekala evladım kaç paradır çifti karagözün
şey dedim yutkunarak.niyetim zaman kazanmaktı
siz alacaklarınızı alın ben toptan hesaplarım.
Sonra şunu soracaktım bu nedir ne işe yarar?
kalbim o,tezgahımın bir numarası
can damarı saat gibi çalışır tik takları
her şey onda toplanır onda biter
anlatsam bir ömür yetmez
bakma sen onun karalıığına kirine
beyazdı oysa hayalleri düşleri hemde bembeyaz
kah yeşiline takılırdı kimi zaman ormanın
kah maviliğine uzanırdı sonsuz semanın
her şey uyur dinlenirken bu var ya bu
dur durak bilmez hep çarpmada
sanki martı yüklü kanatları
fırsatını bulsa çıkacak kafesinden
süzülecek sonsuzluğa aniden.
Peki evladım bunun fiyatı ne?
ne mi dedin,ne mi
böyle fiyat ne duyuldu ne de görüldü
tamamı iki bin beş yüz lira
iki bin beş yüz
olmaz evladım ikram et biraz alayım hepsini
dedim ya kurtarmaz,
sana sermayesinden veriyorum
sen kaça aldın ki evladım bu fiyata satıyorsun
ben mi dedim ve durakladım...
oysa ben!
tek kuruş sermaye bile harcamadım sattıklarıma
bunlar üç günlük dünyanın bir pula satılan malları
al ki sonradan gelene kalmaz benden demesi.
Tamam tamam senin dediğin olsun be evladım
alayım toptan hepsini kurtarayım seni bu illetten
güneşin altında boş tezgahı beklemekten
sevinmeli mi yoksa üzülmelimiydim
ama beni durduran bir şey vardı o belli
yandaki tezgaha kaydı bir ara
müşterinin keskin gözleri
eyvah dedim benden fiyat öğrendi
ötekinden alacak sanırım
bak dedi,sana son kez soruyorum evladım
fiyattan indirim yapacakmısın yoksa gidiyorum ha
tamam eyvallah siftahı kırmayalım bari
dediğin gibi olsun ver hadi
evladım sen yine iyi düşün taşın
benim ayağım uğursuzdur,kudümsüzdür
bana satarsan başka kimseye mal satamazsın bilesin
Aklım iki bin beş yüz liraya takıldı kaldı
alıcı yutkunarak
şey evladım taksitte yaparmısın dedi
şaşırdım kaldım,
ilk defa bir müşteri taksitle organ alacaktı
organ peşin para taksit,taksit
kabul her dediğine kabul anasını satayım
kırışık eli ilk ciğere uzandı kararsızca
gözle böbrek arasında gitti gitti geldi
sonra mırıldanarak usulca
tamam seni almalıyım dedi
hamle yaparak tezgaha kalbe yöneldi
kuş gibi çırpınıyordu zavallı kafesinde
hoyratça koparıverdi yerinden kırışık elleri
ne yaptın bile diyemeden öylece kalakaldım
et ve kemik yığını olarak
uyan artık ey fani dedi gülerek uyan
meğer pazarlık yaptığım alıcı
Azrail’in ta kendisiymiş merhameti olmayan
neyine senin azrail’le pazarlık etmek ey sefil
dayana bilirsen dayan gayrı sen yüreğim...
Ticaret hayatımın ilk günü
fiyaskoyla sona erdi
sazan gibi takıldım düştüm oltaya
yine bir koşturmaca
yine bir telaş başladı
toplayın mallarınızı dağılın,
zabıtalar geliyor kaçın
haydaaa!
kaçacak mecalmı bırakmıştı
gelen müşteri bende
bu seferde,zabıtalar başıma musallat
kalk bakalım,
topla tasını tarağını efendi demek
kaçak ve belgesiz mal satarsın ha,
hani bunların faturası irsaliyesi
kurban olayım abi ben,ben diyorum
başka söz dökülmüyor dilimden
ne beni lan,ne beni diye seslenmezmi
ne diyeceksen de kurtul
bize masal okuma
İçlerinden en suratsız olanı
seslendi bu kez
ne konuşturuyorsunuz lan bu sefili,
alın onu içeri bende güzelce öttüreyim
bizde,cılız bir kalabalıkla ilerliyorduk
adım,adım tabii en önde ben
onlar geride üç beş adım
elbet bunlardan biri merhamet eder de
bana yardımı dokunur diye iç geçiriyordum
derken kamçı şakırtılarını duydum
içeriden gelen
ardından paslı kapı gıcırtısını
aman Allahım ne göreyim
karşımda zebellah gibi duran
suratsız amir bey
alaycı bir eda ile
hesap verebilecenmi lan sefil demezmi
dilim damağıma yapıştı
şey,amirim daha ilk işe çıkışım
sus yol bilmezsin,yordam bilmezsin
yandaki esnaftandamı öğrenemedin dedi
nasıl yürür burada işler,
kimden alacan malı,kime kaça satacan
avaz avaz bağıracağına
bunları belleseydin ya
benden yine çıt yok
sanki duvarım
susman cezanı hafifletmez haberin olsun
yoksa küllahları değişiriz
eyvah diyordum ki
hemde ne eyvah
yağmurdan kaçarken
doluya tutuldum derler ya hani
işte böyle bir şeydi başıma gelenler
yakalandım suratsızın birine...
Kapı aralandı,
amir bey dışarıya seslendi
gel dostum gel
bir kaç soru da sen sor
bu günkü mesaiyi bitirelim demez mi
ohhh be dedirten
tebessüm belirdi yüzümde hayrola
yüzünde güller gülücükler açıtı
ne oldu? hiç dedim
size hesap verdikten sonra
tezgahımın başına dönecektim de
çoluk çocuk ekmek bekliyor amirim
acelem ondan,
o zaman kolay gelsin bakalım dedi
Bizi tanıdın mı?
biz kimiz biliyormusun,
adımız nedir?
efendim,
zabitlik görevi yaptığınız belli ama
adınızı bilmiyorum
anlaşılan sen daha ayıkamadın,
ayıltalım seni demezmi
yine bir korku sardı beni baştan aşağı
bize adıyla sanıyla
MÜNKER ile NEKİR derler anladınmı?
vay başıma gelenler
yine baltayı taşa vurdum be zabıta diye
sorgu meleğiyle takışmak neyine ulan...
Murat Çetin
5.0
94% (15)
4.0
6% (1)