Geleceğin Anısı
Geleceğin Anısı
bir anı mı şimdi bu da ne: ’sen derdimi dinlerdin ya iç denizlerim kaynar kazana dönerdi yorgun kış sabahları nasıl zavallı kalırdı o bakışlarındaki kıpkırmızı utançta kalp değil el gün bilmez şimşekti sol yanımda atan... haylazınsam bitmez aşk... ah...ne vardı bir akşam yağmuru yağsa karanlığı paylaşsak sen kaçmasan ve notlarımda dudağındaki ince yara kapansa’ ... ya bugün nasıl dayanırım şimdi: sulu boya resimlerde bırakılan samimiyettik fidan boylu bahar ve çağla ağacı ömür küheylanımız o zaman ölüm ve eskimek yoktu toktu mut iğdelerde yorulan kumru düşlerimiz uyardı en çok beyaz lekeli buğumuza gökyüzü yastığımız ne uzaya ne evrene sığmazdık kaldırımlarda içine kapanık ışık yağmurları sarımtrak yoksulluk yerin dibine girerdi utancından sen kırmızı dudaklı atkın vardı gözlerine kadar çipil eldivenlerini çıkarmadan elimi sıkmazdın virgül gibi kaşına yapışık gözlerin kış sabahı çaydanlığı gibi ısıtırdı içimi salep kokulu nefesin tarçınlaşırdı dilimde damağımda bak pardesüm gene eski belki gene üşüyorum belli etmeden sana uzak grilikler düğümleniyor boğazımda bastığım her yer buz gibi parmak uçlarımda çivileniyorsun seni iğne iğne içime kazıdım lime lime döktüm gözlerimden tuz kadar sağlam terimdesin tırnaklarımla etime gömdüğüm parmaklarımla saçlarıma artık odamda sobanın gürültüsü yok yanı başımdan ayırmadığım ayakları kırık saatim zaman boylu sabah yürüyüşümdün akşam kıyılı denizimsin artık sesin dalgan kulağımın dibinde dibimdesin bana karanlık bir hayal meyallik kadar uzak unutarak her gece kıpırdak yıldızlara bakmayı soluyarak taşlaşmayı bile bırakarak geride unutarak arka bahçeli kışın kendi halinde çamurlarına sevdalandığımızı Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |