Barut Kokulu Yosmalar
Ödedim bedelini boşalan yanımla
Dirhem, dirhem doyurarak yalnızlığını. Galata köprüsünün gri korkuluklarında Alaşağı ederek mendil arası düşlerimi. Boğaz, rakı, balık ve sen! Çift çekirdekli kemikle. Barut kokulu yosmalarla günaşırı ederken anı Velhasıl vuruldum bileklerine Göz dikerek düşüncelerinin bakireliğine. “Nasıl da kırıtıyor gördün mü entarisi boydan yırtmaçlı yosma fikri koridorlarımın darlıklarında barut kokusu salarak adamlığıma” En çok da leylalı vakitlerde dürdüm Aşkı yıpranmış çarşaflara. Ah vardı, ne vardı olsaydın yanımda Tahtakurulu banklarda sevişseydik doyasıya. Aheste beste okşarken eklemlerinizi ardıç ruhu Dudaklarından yüreğine akan çavlandı kelimelerim. Yüreğimin yırtılan yerinden boşaldı aşkım. Leylalar daha bir güzelleşti. Itır kokulu şimdi herşey. -Ey ömrümün nuru; inmedi mi vahiy varlığına?!.- Rakı, şalgam, balık ve sen! Çöplüklerde çiftleşen pisiler. Leylanın koynunda göğüsleri acıyan Meryem! Meze yerine atıştırmak vardı şimdi Barut kokulu yosmaların göğsünden fışkıran Maya çalınmış sütlerinden yapılan haydariyi. “Masum değildin sen(de)! ruhlarla sevişirken yakalandığında hiçbir kırmızı örtemedi ayıbını anladı herkes yosmalığını.” Selçuk ERKİ |
Saygılarımla...