Cam Kırıkları
Yokluğuna hazırlanıyor şimdi şehir
İç içe geçmiş anekdotlar Tutuşturulmuşken yırtık çaputlarla Kendi ekseni etrafında dönüyor yalnızlıklar Çarpım tablosunu unuttuğundan beri çocuklar Unutuldu mutlulukla hüznün çarpımından Elde edilen sonuçlar Fahişeliği eskidir şimdi şiirlerimin Yorgan altında kalan düşlerimi sunarken Çoktan gitmiştir aşk Aslında hiç gelmeyen bir düştür adın Söylediğinde kekemeliğe tutulan Sessiz bir şehir var şimdi ellerimde Sensiz bir sokak hikâyesi dillimde Kendini unutmuş pervaz yalnızlıkları Tüttürülmüş sigaranın uçuşmuş külleri Uçuruma salınmış yitik ayakuçları Düşlerin parmaklıklarından süzülen acılar Ben hep seni düşünürüm diye başlayan ezgiler Sensiz bir şehir var şimdi ellerimde Durgun oksijen solunumuyla Seni arayan gözlerle beraber Yapayalnız Dişiliğini unutup çocukluğuna dönen Elyazması gülüşlerin Başka bir mevsime açarken kendini Bir yabancı rüzgâr okşuyor saçlarını Kalbim benden daha iyi anlatıyor kendini Zemberek bir ağu ile anlıyorum ki Sen yoksun İstasyonlardan adını unutarak geçen trenler Anlatıyor salim bir akılla düşününce her şeyi II Yusuf’u özleyen Yakup gözlerim Cam kırıkları sen ben ve o İkilemler içinde yetişen Solgun çarkıfelekler Unutturdu iklimini baharlara Puslu bir aynada saklı şimdi Fotosentez mutluluklar Nerede bitmiştin hatırlayamıyorum Gittiğin gün ise dün gibi aklımda Denklemi bozuk bir simyadan Koparak attın kendini Çığlıklara vuslat bir özlemin koynuna Sensizliğe alışmış yüreğim Sensiz bir şehre alışamayacağı gerçeğine atarken kendimi Ben yok oluyorum aslında Gözlerimde yitik bir hırka yumuşaklığı ile Kuyudan çığlığı kopan bir Yusuf ile koşuyorum âmâlığıma Şimdi sen yoksun Ciğerlerime saplanan veremden kalma cam kırıkları Nikotinin sırrından akarak işleniyor bedenime Dizlerimde ölüyor şimdi ateş böcekleri Yasak bir peronda becermeye çalışırken sevişmeyi Korkma Kimseyle değil kendimle aldatıyorum seni Yatağımda kurumuş yarasa sütü ile Kirletirken düşlerimi En masumane halimi bırakıyorum Karanlık gözlerinin zindanına Kıtlık hüküm sürüyor şimdi yüreğimde Hasatsız geçiyor mevsimler Yabani duygular çürütürken şivesiz sevdalarımı Yarım acı aksanıyla özlüyorum ben seni Şimdi köşe başları tutulur Ayın ineceği zemine yıldızlar doluşur Beklediği bir nurdur gece misafirlerinin Biten bir masalın ardından kalan Etik bir yalnızlıktır ceplerden taşan İmbiklerden damıtılırken yıllandırılmış aldanışlar Kendini yedi cüceye pazarlayan prensesten Daha fazlası lazım suskun bir bedevinin iknasına Bıraktığın gibi değil Unuttuğun gibiyim bugünlerde Sözlerim düşlerime yetmiyor Düşlerim ise hiç bitmiyor İklimler soğuk Yazın ortasına düşmeyi beklerken son cemrede Ben gittikçe sana düşüyorum Anla işte üşüyorum Yusuf’a hasret Yakup gözlerim Selçuk ERKİ -------------------- |
güzel şiir
saygılar