Kelebek Ömürlüler !
Vakitli vakitsiz ritim eşlikleriyle sürüklenen ruhların
Soluksuz kıvrımlarında , Grinin belirsizliğine karışan Kahverenginin olgunluğuna doymuş Yorgun bedenlerimizi umursamadan Yeşil tırtıl hantallığı ile Titrek dallarda tükettik umutlarımızı. Zamanın hiçbir diliminde İnanmadık özgürlüğün varlığına Ve inanmadıklarımız adına savaşanları Yok saydık, parçaladık. Her parçayı bir ‘an’a adadık. Halbuki ‘öz’de sır; Adak diye sunduğumuz Parçalarda saklıydı... Parmak hesabıyla yetişemediğimiz O ‘an’dan ibaretti her şey Kelebek ömürlülerin Kozasını yırtmak için savaşan İki kanat çırpınışında gizliydi. Perdeli gözlerin sırlarında Kısacık ömürlü, kelebek kanatlı İnsanların savaşıydı bu. Güneşin ‘şua’larıyla beslenip Şeffaf, pullu kanatlarını Hayatın derinliklerinden gelen Karma karışık renklerle buluşturdular... Ve sonra hafızalarına kazıdıkları pullarını Öyle sıraladılar ki kelebek misali yaşamlarına; Bir renk.......karmaşası Bir hayat.........döngüsü Bir...................sonsuz derinlik Bir....... bir....... Binlerce gize ulaştı. Kanatlarındaki renkli gizlerle Kozalarına sır çekip Bileklerine prangaladılar. Ve deli gibi kanat çırptılar Yerle gök arası özgürlüğe. Verilen savaşta fark ettiler ki Peşinden koşmak bile özgürlüğün ta kendisiydi. Peki ya fark edemeyip Lime lime ettiğimiz umutları Tüketmeye devam eden bizler? Renklerin armonisinden oluşan pullarımızı Dünyanın dört köşesine bırakarak, Griye doymuş bulutlarda eridik, erittik... Ama fark edemedik; (ki) Tek bir an bir ömre bedeldi... |
yüreğiniz dert görmesin yeter...