Yisra'el
Altı köşeli tarih sahnesinin tam ortasında
Yakup’la açıldı perdeler; Her zamanki cüretkarlığıyla Yisra’el di Tanrıyla güreşe tutuşan. Kutsandılar... Musa’nın gözlerinde Menora parlayana kadar Nil kıyılarında kaderlerine boyun eğerek piramitlerin sırlarına ortaklık ettiler, vadedilmiş topraklarla kutsandılar ama yetmedi parıldayan Menora. Sina’ya vazgeçemedikleri kanlı, kurbanlı altınlarıyla ihanet ettiler, dünyanın altı köşesine sürüldüler İhanetin bedelini esir kamplarında kaybettiklerinin tohumlarını nefretle, kinle sulayarak ödediler, kutsandılar... vadedilmişin ilhakında iki soydu ay gibi tutulan. bir sizden bir bizden hesabıyla her adımda bir altın bir kurban önerdiler, Kutsanmış kinleriyle yürüyerek... ve bin dokuz yüz kırk sekiz... durdu zaman... altmış yıl; milyonlarca çocuğun, kırmızı yakıştırılarak avuçlarından kayan yaşanmamış zamanlarla göz yaşlarında dondu. Buydu uğruna sayısız can kurban edilen toprakların vadedilmişliği. Artık Tanrı’nın bile kutsamaz olduğu Yisra’el Tarihin sayfalarında... Donmuş zamanlarda... çocukların bedenlerinde... zamanın gözlerinde idi. Bitti mi? Hayır... Kana susamış bedenlerin birbirini kutsaması bitene kadar devam edecek... |
ama bazı değişikliklerin yapılmadığını gördüm. ki yağılsaydı daha vurgulu olurdu diyemeden de geçemedim...
hoş sen yazmışsın, yazamayan kıskansın seni. sen yazdıkça bizler okumaya dıyamayız...
saygı ve sevgimle şairem..