Hiç kimse…
Bilmediğim eller iter beni
karanlık kuyulara ya da acaba bilmediğimi sandığım eller mi?... Yaşamla ölüm arasında ki Korkuluklara asılı hayatım… Parça bütün arası özgürlüklerini izlerim yaşamların. Son çarpma sesi Beton da yankılanmadan önce, uzunluğu kestirilemeyen düşüşlerin bittiği andır, tıkanıp süzülemeyen yaşların aynı beton yankısı… "hah! tamam işte! içimdeki çocuğu yakaladım" dediğim anda aslında çoktan benden uzaklaşan ayak seslerini duyarım... sabahtan akşama, akşamdan sabaha uzar zaman yaşadıkça beynimdeki soluksuz tilkilerin eşliğinde kovalar beni. An mı beni harcar ben mi an ı harcarım bilinmez. Her gece yalın ayak karanlığa karışıp kaybolmak ister fikirler. Bense gideceğim yerleri düşlerim yanıma almak istemediklerimle. Ne zaman sarı sıcak turuncuya elimi uzatsam bir anda tutulduğunu, zehir yeşili dilimi konuşur duysam aslında sustuğumu, gözlerimden akan sıcak beyazları hissetsem aslında çoktan çöle döndüğümü, kırmızı kırmızı gülsem kaşlarımın arasında ki yaşama kızan çizgileri fark ederim... Ne zaman aynaya baksam bu ben değilim derim. Aslında ta kendisiyim. Evet tam olarak o yansıma benim, benim olmadığını fark ettiğim her şey ile bana benzeyen benim... demeden önce; Güneşe hasret cüzamlı yüzlerin Pullanıp, esintiyle savrulan Kalıntılarını fark ederim… Kim düşünür ? Kim acır ? Kim ağlar ? Derim… Hiç kimse ! |
Pullanıp, esintiyle savrulan
Kalıntılarını fark ederim…
Kim düşünür ?
Kim acır ?
Kim ağlar ?
Derim…
Hiç kimse !
Güzel bir şiir okudum kutlarım kalemi ve yüreği...saygılarımla...