Yine Eylül ! Niye Eylül ?
Yine Eylül !
Niye Eylül ? Diyerek hayıflanırken gönül, Hazan sarısı pelerine sarmalanmış Koşarken peri; Tene değen esintisine kaptırırsın kendini. Bir bakarsın ki düşüvermişsin peşine... Tekrar görmek hevesiyle Güneşin arp çaldığı tellerini iliştirdiği Sarı saçlarını... Saraçlara inen Arnavut kaldırımlı taş sokakta Ararken ıslak ayak izlerini Kokusu gelir buram buram bir anda burnuna Bedestenin ihtiyar duvarlarından. Yine koşmaya başlarsın... Her adım biraz daha uzaklaştırır seni. Soluk soluğa vardın mı Selimiye’nin revaklı avlusuna? O vakit duyarsın perinin şarkı söyleyen kadife sesini... Hızlıca etrafı taradığın gözlerin Yaşla dolar Ruhun Rab kucağında ağlar... Eski Cami’nin kubbesine ilişiverir sitemlerin, Kubbede bekleyen kumrudan Sorarsın hesabını Periler nerde diye... Kumru dile gelir; Rab eylül... Aşk eylül... Hüzün eylül... Sarı eylül... İnsan eylül... Sen eylül... Yine eylül...! |