Grek-ıssız-kurnazaman hünerli cebi şişkin terzi sarmışken top top kumaşlarını çağlasın diye bekleme son yazda sularını ömür merdivenin kısa mı uzun mu bilemez ki beşer cetveli oflar keşkeler uzatmaz ölçüyü tut istediğin kadar tek elde kırk delik sadağı berikinde susmuş yayı Grek abidesi olsan ne yazar kurnaya kurbağa düşmüş kim bakar lavanta sinmiş yastığının başında bir sevdiğin fırında sıcak ekmeğin agucuklara boğulmuş bir torunun verecek bir gülüşten öte yitikse başın… ıssızsa süzgün kulağın kahır kehribar pencere ise yoldaşın kör izmaritin külüyse sırdaşın -ey yerde yuvarlanan üstü çamura bulanmış afacan çocuk- sızlanmak nafile pişmanlık uzaktan gelen kafile benzemez bunun sonu gıygıy cırcır böceğine ne de mal toplamaya hevesli kara kambur karıncaya vakti zamanında ektiklerine biç gönül gençyılmaz |
geriye dönüp baktıran bir şiir
-acaba pişmanlık bıraktım mı bir yerlerde-
düşündürdün...
selam ve saygıyla