Döndüce'den İnciler -3- (dedem'i anlatıyor)
"-Hacalığızı üç baş gişiyne bizi
üç ekme(ği)nen ayırıvidi az beri gocaycak değilimişiyin emme durduk yerde mi geldik bu hale, ağşama ğadar tarlada tırnakladım, ağşam eve ğelinşe “-gelin” dedi “-sizi dama ayırıvıdık” dam dediysen damı yıkık bi yanda geçi yatıyo bi yanda yarım hasır bi ğat yatak bi de görümcem varıdı de ki yatalak sabaha ğadar, ele ekmeğetdim de gonu-gonşu yarım ekmek verdi çoluk-çocuğumun garnını ac gomadım gursaklarına, haram lokma girmedi, evel Allah gocam; “emer galmış” zati anasından Hacalığızının öğey evladı olmadan gedeydi öğey evladı, -öte sözün beri başı- evladı değil miydi? emme öyle değil dağdakı donuz ondan gıymatlı O’nu da yanaşma ğibi, gapılarında meçcane çoban bellemişler yılın yılı bi de görümcem var yanımızda marazlı mı, marazlı başında sağ, has-öz bobası varıkana bobası deği(l) de ağası bakarıdı dirayeti olmadıkdan sonura ha sağ, ha ölmüş var mı farkı ölse belki daha eyi olcağdı bi dee zengin olunşa garı Allah kimseyi düşürmesin onun durumuna zati bobası ölene bişiy olmaz kı anasının vardığı olu(r), bobası emme bi çocuğun anası öldü mü anası çocuk ortada galı(r) neyise Allah onnara sorar onnardan alı cüvabını ha! gapılarında olduk gocam onnarın gapısında gelmiş o yaşa emme eyi, emme kötü emme az, emme çook iki sunum ekmeklerini yedik çok şükür, bin şükür olduğumuz hala, benden yana gatın-gatın halal olsun bize süal olmasında ona ırgat olduk, şona amele, buna ortakçı da! ev etdim, Hacalıkızının yıkık ahırı keçi yatağı değil mi, e(vi)mizde bit-pire gaynardı hasırın, çulun, keçenin üstünde süpürür de atardık dışara o zamanlar ilacı-garacı bilen mi varıdı ne zamandan sonura fıskaynan ilaç atdılar hökümetin adamları DDT dağıtdılar da bitin-pirenin hakkından geldik, illallah etmeden gurtardılar eh! çok şükür olduğumuz hala çok şükür olduğunuz hala yolma tarlasından gelikene yolda dünyaya getirdim ilk çocuğumu eve geldim, ekmeğ ederiken unuduvumuşuyun doğurduğumu ertesiğün b elden bi ele Çataltepeye vardım gün doğumu adam eynelin götünde bi yandan başlamış ötebaşdan beri yolup duru adam "-neğ o ğız" dedi, "-yo(k)nusa boşaldın mı" eyneli çıkdık da öyle "-o(ğ)lan mı, ğız mı" "-eli aya(ğı, düz mü" deyelek sordu "-eyi bakalaım." dedi. eyi bakalım." eyi bakdık, eyi gördük; gün geldi, çoluk-çocu(ğ)ada gavışdık kedi-köpeğede gün geldi; geçimiz de oldu goyunumuz da südümüz, peynirimiz, yoğurdumuz da tavığımızda oldu, yumurtamız da ine(ği)miz, öküzümüz, eşşe(ği)miz atımız, beygirimiz çift de sürdük an başından an başına öküz öldü, koşuldum boyunduruğun öte yanna düğenimiz olmadıysa, tokuçuna döğdük deneyi el tarlalarını başşakladık, bir bir başşak topladık da, öyleynen kaynattık gölleyi hona bi ısdar dokuyuvudum ondan galdı iki belik iplik, bi dutam goyun yunu eğirdim, ala-bele golan dokudum onunan sırtıma ebişdi çocuğum şona kıl eğirividim, o verdi iki dutam çöpük yasdık doldurdum, kara çul dokudum altımıza yazdım çuval dokudum içine zehre gatdım güpe-ğündüz elin işine-gaydına seğirtdiysem zabbaha gadak kendime böğün çul, yarın çuval ertesi ğün yatak-yorgan ellerinkinden âlâ oldu yasdığım, yorganm, döşşe(ği)m gız gelin etdim, ağa kızlarından eğsik değildi çenizleri ağa kapılarından gelin aldık, geri galmadık, urbasından, başlığından tam çalgı çaldırdık ağalar gibi bizim de yaddan yabandan okucumuz geldi o(ğ)lumun-gızımın herbirinin; hasırını, çulunu, yasdığını, yatağını, namazl(ığ)asını, he(y)besini, sandığını, kendi ellerimne dokudum, tırnağımınan gazandım evlatlarımın heş birini el sırasından geri go(y)madım her birinin geçimi eyi osun deye onnardakı öte-beri ben de yok evelallah, neye..! he! el içine garışcaklar el içine eller esgerden geldi de !! ö(y)leyken everemedi evladını ben onbeşinde everdim bobanızı ’erken galkan yol alırımış erken evlenen döl alırımış’ bu köyde güçcü(ğü)ken bi bobanız evlendi bi de Bedel’in Memedali ağan ya bi çuval çıkaramasın ya da bi işin hakından gelemesin "-ben senin yaşındaykan evliydim" derdi emer kalmak: bebek, anası tarafından emzirildiği dönemde anasının ölmüş olması yanaşma: uşak, devamlı işçi marazlı: hastalıklı, hona: ona, (buna) ala-bele: renk-renk, belli bir ahenk olmaksızın çöpük: koyunun paçalarındaki pislikli, çöpelli kullanışsız kısım zehre: zahire, tahıl, arpa-buğday vd. oku: davetiye, düğüne buyurun mesajlı havlu, bez, gömlek vs. okucu: düğüne köy dışından gelen davetliler |