Ala Kemal (1)
“ulen ‘lebbeyk böcüsü’ o deği(l), dediğin gibi
emme hekaye doğru! bak hinci bizim köye bi çok yünsek mamir gelmiş dünnenin taaa öteki ucundan get get get bitmez.. taaa Yenişar’dan; adı üsdünde “ormançı”larım amiri, . bu gafayı gasıtmış ki, gör bii! “güçcük dağları ben yaratdım” edalarında asdığı-asdık, kesdiği kesdik.. gapba malı! sanki köylük yerde çalı kesmeyen biri varımış gibi; bizi yaradan da gışı verende dağda çalıyı etişdiren de Allah öyle de(ğil) mi? sanki köyde odun bazarı guruluyoru da odun satan olsa da bizde o para nerde bu amir çelene de, çalıya da, bek gızıyoru evdeği oduna da, dam altındağı düğere de verip-alıp ceza yazıyoru hele o ağaç kesennere avlıya direk direyennere ifrit oluyoru elinden gelen cezayı yağdırıyoru. . bi harman vahdı, zati milletin canı burnunda, goya bu amir efendi ehtiyacı olannara keresde yazıvıyoru, enişdesi ormancı ya; gari.. peşinden esmeyoru[1] Fe(y)zillahların Necatiyi Necati ağa ne derse “o!” oluyoru tabii onun da eline fırsant geşdi ya gari.. baya bildiğin kırk yıllık horsasını alıyoru. . “bu çok yünsek amir de; emme, nassı burnundan kıl aldırmayoru Satali’nin bakdığı “zirat boğası” ğibi izbandut ğibi ta öyle! kel, sarı, şişman, iri-yarı ütülü mavı ponturlu gıravatlı çekedi golunda ğara gözlüklü saşları arkaya daralı bi ğasalıyoruuu, bi ğasalıyoru kuu sanısın makaryosun dölü bi de hanımı var kii sanısın peygamber gülü . abıla narincik, üflesen yıkılcak sanki adım atarkana bile; her adımında besmele çekiyoru abdasınan gezdiği muhakkak sanısın aklına geldikçe de namaz gılıyoru verip alıp okuyup-üfleyoru eşini inanmazsın yeminine(n) ta öyle, bu adama nazar mı dokanır ule; duyduğumuz, gördüğümüz, bildiğimiz gibi biri deği(l) vallahi-billahi maşallah-subanallah bi bu melakiye ye bak bi de hu “zirat boğasına” adamsız, mesmelesiz adım atmayoru belki de bu ğarı adamı peygamber sanıyoru hani Al(i) Ercan dedikleyin “Dünne gurulalı böyle Eyiler kötüye düşer” . adam kert-kört edip duruyoru, şeytan “şunun depesine bi endir” deyoru emme garısı ermiş derecede Müslüman nayet o da i(n)san gocasının depesinden kılıcını esirgemeyoru bi adım gerisinden galmayoru, . üflesen uçacak, mekke yapraa ğibi bi de narin mi narin, zılla yuka adam evlerde avlıya, ahırlara orman kesilmiş mi girip bakacak “tavanlara ağaş döşemişsiniz” deye ceza yazacak yandığımızın iresmi basacak cezayı ya; “-aman hayatım, bit-pire vardır yaa! girme lütven Mehmeet Bey” deye, içeri sokdurtmayo bizim ayıboğanı kendi asla çamıra çatlağa tavık bokuna tahi basmayo ağa elinde mendil, fira burnuna dutuyoru fısatını büldukçana ayakkabısını, gocasının ayakkabısını da silip duruyoru bizim heriflerin nazarı ğeçcek ya hu! [1] peşinden esmemek / eğsmemek / eğsilmemek : yanından eksiltmemek, devamlı birlikte olmak |