Kasaba (4)
4- Zehre Bazarı
dükkanların kepenkleri; her sabah erkenden açılır, her akşam korkunç bir gürültüyle kapanırdı yaşardım yalnızlığı, karanlığı... cumartesileri elektrikler kesilirdi çarşıya yaklaşırken gofret, leblebi naylon ve lastik kokuları gelirdi.. . kalabalık arasında bilyalı tekerlekli el arabaları yerleri pisleten, lastik tekerlekli atarabacıları bir de hamal arabalarının at artıkları yük taşırlardı Artist Gürbüz, Dellalların Aziz, Tekelilerin Memetali, pazar kalabalık, başka arabacı da yoksa pazarlık yapmazlardı pazarlık için bile fiyat soran herkes onlara taşıtmak zorundaydı.. ötekiler yanaşmazlardı değilse aralarında bir kavga çıkar; küfürler, curcuna, bela tüter kalırdı.. . -buğday pazarında elleşenler, kollaşanlar olmadı çuvalını sırtlayanlar yere dökülmüş zahiresini serçelerden koruyanlar bir taraftan da şehirlilere verip-veriştirilerdi (Yalvaç onlara göre şehir) olmalı “-şe(hi)r yerinin bırağ insanını, guşu bile aç, arsız, gözü doymaz hırsız, görüyon de(ğil) mi gözleri köylünün cebinde ah bi selem merse gırığı-çürüğü kakaleyiverse . ha i(n)sannar, ha guşlar bu yandan “-huyh ha”layon ho yanna çokaşıyollar ho yandan kışlayon “banamı(sı)n” demeyorular başındaykana bile zehreyi go(y)macaklar aynı mitli şe(h)erin adamı ğibi gı anam gı, gı ne bu! yerli-gatli gözleri doymayoru” . sonra biraz fazla yüklendiklerini farkedip “-valla epap onnar da haklı” ayıp olmasın diye çark edip; tavığa atdığın yemden saniplenirler köy yerinde hankı gapıya varsan iki sunum ekmek veren olu(r) da şe(hir)rde kim-kime, dum-duma aş(çlığ)ından, susuzluğundan ölsen getsen kimin habarı olu(r) de(ğil) mi Allah aşlığınan köylülüğünen terbiye etmesin kimseyi köydeki ğibi fakir bi dene olsa kırıntıynan doyar guşlar da mezbur, su akarkana desdiyi dolduracaklar gısa ğünün tecareti şe(hi)rli ğibi bizden ne tüy goparsalar onu kar sayacaklar” . |