MAHŞERE VARIŞ
Kimi salda,
kimi bir kulaç urganın ucunda gider varılacak olan o yere kimi malını mülkünü, dostlarını bırakmıştır geride kimi suratlar asık, korku ve dehşet vardır yüzlerde kimi yüzler mesuttur, parlar ayın on dördü gibi varılacak olan o yerde. O gün geldiğinde kainatın defteri dürülür yıldızlar dahi yapraklar gibi, yerlere savrulur toprak içindekileri dışarı attığında ne oluyor dediğinde buna insan korku ve dehşet, bir kat daha artmıştır yüzlerde şükürler olsun ya Rab’bi kavuştuk mahşer gününe. İşte geldi ebedi saadetin ve ızdırabın başladığı an, kurulur sırat,kurulur mizan yaklaştırılırken cennet alevlendirilirken cehennem savrulurken amel defterleri dayanmaz ki buna can. Şahitler çağırılır Hak’ın divanına dile gel ey dil,ey göz,el ayak ne getirdin dünyadan, seni azaptan kurtaracak amellerim tartılırken mizanda hiç zayi olmadan, şefaat eyle ya Muhammed sırat bize dar olmadan. Bir münadinin sesine kulak kesilirken herkes cennetliklere işte mükafatınız, girin ebedi yurdunuza cehennemliklere tadın azabı dendiği zaman ortalığı sarar tatlı bir mutluluk ve acı bir hüzün, bir hüzünde sarar hak resulü Muhammed’i cehenneme gark olmuştu çünkü yetmiş iki fırka ümmeti ahitleşmişti miraç’ta alemlere rahmet diye göderilmişti o son arzusunu mahşere, şefaat için bırakmıştı o... Murat Çetin |