6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1211
Okunma

Kimi salda,
kimi bir kulaç urganın ucunda gider
varılacak olan o yere
kimi malını mülkünü,
dostlarını bırakmıştır geride
kimi suratlar asık,
korku ve dehşet vardır yüzlerde
kimi yüzler mesuttur,
parlar ayın on dördü gibi
varılacak olan o yerde.
O gün geldiğinde
kainatın defteri dürülür
yıldızlar dahi yapraklar gibi,
yerlere savrulur
toprak içindekileri dışarı attığında
ne oluyor dediğinde buna insan
korku ve dehşet,
bir kat daha artmıştır yüzlerde
şükürler olsun ya Rab’bi
kavuştuk mahşer gününe.
İşte geldi ebedi saadetin ve ızdırabın
başladığı an,
kurulur sırat,kurulur mizan
yaklaştırılırken cennet
alevlendirilirken cehennem
savrulurken amel defterleri
dayanmaz ki buna can.
Şahitler çağırılır Hak’ın divanına
dile gel ey dil,ey göz,el ayak
ne getirdin dünyadan,
seni azaptan kurtaracak
amellerim tartılırken mizanda
hiç zayi olmadan,
şefaat eyle ya Muhammed
sırat bize dar olmadan.
Bir münadinin sesine kulak kesilirken herkes
cennetliklere işte mükafatınız,
girin ebedi yurdunuza
cehennemliklere tadın azabı dendiği zaman
ortalığı sarar tatlı bir mutluluk
ve acı bir hüzün,
bir hüzünde sarar hak resulü Muhammed’i
cehenneme gark olmuştu çünkü
yetmiş iki fırka ümmeti
ahitleşmişti miraç’ta
alemlere rahmet diye göderilmişti o
son arzusunu mahşere,
şefaat için bırakmıştı o...
Murat Çetin