0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
15
Okunma
Senden bahsederken
hâlâ yaşıyormuşsun gibi konuşuyorum oğlum…
“rahmetli” demeye bir türlü dilim varmıyor.
o kelimeyi söylersem
sanki seni tamamen kaybedecekmişim gibi geliyor.
kalbimde hâlâ nefes alıyorsun,
evimin duvarlarında,
yastığımın soğuk köşesinde,
adını fısıldadığım her gecede varsın.
toprak seni aldı belki
ama ben seni bırakamadım oğlum.
bir anne nasıl kendi canının
öldüğünü kabul eder ki?
ben etmiyorum, edemiyorum.
bazen kapı çalacak sanıyorum,
bazen o bildiğim ayak sesleri
koridordan gelecekmiş gibi
kalbim yerinden fırlıyor.
her şeyde seni arıyorum,
her sesin altında seni dinliyorum.
sen yoksun…
ama ben sensizliği hâlâ kabullenemiyorum.
“rahmetli” demek,
senin ardından bir kapı kapatmak gibi…
o kapıyı kapatmaya elim varmıyor.
ben sadece gözlerimi kapatabiliyorum
seni düşündüğümde.
sen benim oğlumsun,
hala öylesin,
hep öyle kalacaksın.
dilime de yüreğime de
ölüm söküp yapışmıyor.
ben seni hâlâ yaşıyorsun diye anıyorum çünkü
benim içimde hâlâ yaşıyorsun oğlum…
ben seni içimde taşıdıkça
hiçbir kelime seni benden alamaz biliyorum.
zaman geçiyor diyorlar,
ama hangi zaman bir annenin yüreğine dokunabilir ki?
hangi gün, hangi ay, hangi yıl
evladının yokluğunu hafifletebilir?
benim için zaman sensizliğin adıdır artık.
takvim yaprakları değişiyor ama
ben hep o günün içinde sıkışıp kaldım.
senin son nefesinde,
senin son bakışında,
senin son gülüşünde yaşıyorum hâlâ.
bazen fotoğraflarına bakıyorum,
“şimdi burada olsaydın” diye
hayalimde binlerce kez büyütüyorum seni.
senin gülüşünü unutmamak için
yüreğimin duvarlarına çiviledim adını.
her anne çocuğuna hayat diler,
benimkisi ise cennette huzur dilemek oldu.
bu kadar büyük bir acının
dünyaya sığmadığını
sen gidince anladım oğlum.
sen benden gittin ama
ben senden hiç gidemedim.
sen toprak altında,
ben ateşin içinde kaldım.
senin uyuduğun yerde sessizlik,
benim uyuduğum yerde fırtına var.
ama yine de
her gece başımı yastığa koyduğumda
sana “iyi geceler oğlum” diyorum.
sanki duyuyormuşsun gibi,
sanki yine odanda uyuyormuşsun gibi…
çünkü bir anne için ölüm bile
evladıyla arasındaki bağı koparamaz.
ben seni hâlâ yaşıyormuşsun gibi anıyorum oğlum,
çünkü ölümü kabul etmek
yüreğime ihanet gibi geliyor.
sen yaşıyorsun…
benim içimde, dualarımda, adım attığım her yerde.
senin yokluğunu değil,
sana olan sevgimi taşıyorum artık.
Şimdi anlıyorum oğlum…
ölüm insandan sadece nefesini alıyor,
ama sevgisini, izini, kokusunu alamıyor.
sen gittin diye sandılar,
oysa sen gitmedin…
benim içimde bir ömürlük yerine
sessizce çekildin sadece.
ben sensiz yaşamaya değil,
sensizliğin acısıyla yaşamaya tutundum.
her nefesim seni anmak,
her adımım seni hatırlamak oldu.
toprak seni saklıyor belki
ama ben seni yaşıyorum hâlâ.
bazen “anne” deyişin çınlıyor kulağımda,
bazen koşarak gelişin düşüyor gözlerimin önüne.
ve anlıyorum ki
sen ölmedin oğlum…
sadece görünmez oldun.
bir annenin kalbi mezar olmaz derler,
ama benim kalbim
senin adını taşıyan bir mabede döndü.
ne zaman ağlasam oraya sığınıyorum,
ne zaman gücüm tükenirse
senin bana bıraktığın o küçük umut kırıntılarına.
bu hayat sensiz eksik,
bu dünya sensiz yarım,
ama ben seni içimde taşıdığım sürece
hiç bitmeyecek bir hikâyeyiz biz.
sen benim evladım,
ben senin annenim…
ölüm bile bu bağı ayıramaz.
ben seni kaybetmedim…
ben seni toprağın değil,
yüreğimin en derin yerine emanet ettim.
senin bittiğin yerde
benim acım başladı.
sen gittin,
ben yarım kaldım.
sen sustun,
benim içimde bir ömür sürecek bir çığlık doğdu.
kimse anlamıyor,
anlatamıyorum…
çünkü bir anne,
evladının yokluğunu kelimelere teslim edemez.
ben de edemiyorum.
ben seni toprağa değil,
yanan bir kalbin ortasına koydum.
senin yokluğunla çoğalan,
senin adınla acıyan bir yere…
herkes “kabul et” diyor,
hangi anne kabul edebilir?
hangi anne “öldü” der kendi canına?
ben diyemiyorum oğlum…
diyemem.
dilim varmıyor,
yüreğim izin vermiyor.
sen benim için hâlâ varsın,
yalnızca dokunulamayan bir yerdesin.
üşüme diye üzerine battaniye örtemiyorum artık,
ama her gece dualarımla örtüyorum seni.
sen gideli dünya karardı,
ama ben senin ışığını içimde taşıyorum.
sen oradasın,
bense burada…
iki ayrı dünyanın içinde
aynı acıya mahkûm iki can gibiyiz.
ben sensiz yaşamıyorum…
sadece sensiz nefes almayı öğreniyorum.
5.0
100% (1)