6
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
532
Okunma
Bütün aynaları kırdım,
kullanırken bakışlarımı,
geçirdim şiirleri parmakuçlarıma.
...
Göze aldım resimleri,
talan ederken şehri;
kelimelerle sırlanmış sözcük odası içim,
özlemlerden geriye kalan harita batağı,
pusulası kayıp bir denizin ıslak coğrafyası,
uyuttuğum tozlar...
ki,
avuç içime batıyor kıymık kıymık tarih.
Durulmuş çağrışımların telaşsız mevsiminde,
çoktan gitmişti kelebekler.
Daldığım oyun ve
çoğalttığım sayfalar arası yaşamı büyülüyorum
sizden, benden;
bir kırılmayla, bütün geceden.
Düş, eriyen parçaların ağır taşlarında;
yolculukların çekimi,
bir imge yıldızı,
dağlanan göçün savruğu.
Her adım, yutulmuş bir ateşin kor tadı,
Kanatları küllenmiş yanık bir kuşağın.
Yollar içimizde,
saat ve zaman portreleriyle kabaran...
Boğulduğumuz anlar, yorgun sarkaçların gölgesi.
Hangi sokaktayız,
ipini çekerken uçurtmaların?
ki,
emerken yaşamı gözlerime,
dünya ışıksız bir ten,
ben, gecenin siyahına bürünmüş susku.
Öyle,
öyle parlak farkındalığın renginde,
taze mesafeler
....