mahpus emeklisi
mumyalanmış
zamansız biriydi sokratik sorgulasa da yaşamı çok iyi biliyordu bir enkazdan nasıl bir tapınak kurulabileceğini cehennemin zebanilerine bile alışırdı istesin yeter ki insan neron’a hırsları ihtirasları değil miydi roma ‘yı yaktıran gücü arama isteği erkeğin atomik yapısında saklı zamansız biriydi kafası gelecekle dolu sürüngenlerle kuşlar bir terazinin kefesinde olur muydu hiç dengede buğulu bakışlarının arkasında gizli nice bahçeler saklı akıl harcı mıydı deşmek geçmişin yaralarını mahpus emeklisi severdi gün batımını ateşli hayaller… volkanik düşünceler… ve istanbul ‘un efsun kokusu bırakmadı hiçbir zaman peşini incitse de sessizlik kimse dinlemezdi bilirdi türkülerini ne çok zaman geçirmişti mahpushanede aşksız ve istanbulsuz yine de düşsel bir güçle çarpardı kalbi durmadan dalgalarla çalkalanan kayalar misali gönül gençyılmaz istanbul |
tüm canlıda var bu
hayranlığımla