5
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
484
Okunma
bir sürgündüm yıldızların nefretle attığı.
zamanın nârin camında asılı kalmıştım, Aysima.
Tenimde mihrin küle dönük niyazı
bir Zühre mızrağı gibi
an’a saplanmış bakışların.
kaç seher, kim bilir kaç canhıraş vaveyla
geçtim adından.
Gökten devşirilmiş sükût gibi indim içime,
yüreğin içindeki ayazla aşkı,
yıkılmış bir rüyanın çöl fısıltısıyla sordum.
Adım
ıssız uçurumun göğsünde mahsur,
kendi kuyusuna düşen bir sarsıntı,
bir kırık sunağın mihrabı tut ki,
menzil olsun küf kokulu karanlığıma.
Bakışın, kanımın sırtında kırılan hiçliğe uzatılmış bir nâr aynasıydı,
nevbahar değmemiş
alnıma çivilediği okyanuslar devrilmiş irade.
Neyleyim, ey Aysima,
vuslat dedikleri, miladî bir fermanın
çözülen mührü kadar şimşek,
bir sarp yamaç kadar yitik.
Kâinatın damarında titreşen bir ahenktin.
gel dedin
ama esmedi,
ne rüzgâr geldi
ne sen…
buzdan harflerle yazıldım suretine,
Adem’den devrilme bir nokta kaldı geriye
o da hâlâ,
ölü bir yıldızın soğuk mıknatısı,
yüreğime takılı sonsuz bir yemin
....