3
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
325
Okunma
Uzak değil, gözlerimin vadisinde suyun şarkısı,
Hemen yanımda, yanağımın nehir gürültülü kuşları.
Uyuyan sessizliğin sabahında aralıyorum,
Dudağımın deniz tuzlu masalını.
Yüzümü düşen ağaçların gövdesinde buluyorum,
Açık pencere, gece benimle büyüyor,
Azaltarak kızarmış avuçlarını, dursa sesime,
Uzaktan koluma girer aynalar, ucunda ben, ucunda çeşminaz bahçeleri.
Sancı akşamların düş basamağıyla uyanır,
Hareli sözcüklerin güneş yelesi savrulur.
İnce sızının tohum sandıklarında kendiyle dalgın nâr çocuğu,
Bir uçurtmayla sayıklarım rüzgarı, karanlığın yeşil örgülü duvarını.
Uzak değil, ayın ninni ıslığı yurdunda,
Hemen yanımda, kuşların dorukları sevdiği dağlar.
Çadırdan ateşlerle yanar duman grisi vakit,
Yanık fısıltıların hiçlik makamıyla.
Zaman örter uzağı, kan, tuz ve ateşte,
Zaman çoğaltarak yağar ırmağını.
Uçurumun ipini çeken orman atlarıyla mırıldanıyorum,
İç içe geçerek birbirimizin kumlara nal sesi döküyorum.
Bağrımda bulutların gece saltanatı,
Işığı ince rüyaların nöbetinde sis, bir yarayla geceyi tutan yıldızlar çarpar ruhuma.
Yollara düşerim, ve hâlâ, çöl sessizliğe aydınlığı eyerlerim
.