Yakazadizginlerini koyuver bir an at çatladı çatlayacak taş çaresiz eni konu haris duygularla yokuştan inen tekerlek gitmeyen trenler bu kentin zorba sokakları sirenlerde bile açılmayan perdeler kan revan içinde çatırdayan kol kırılınca yen içinde mahrem hisler birbaşınalık kedi sesi duvarda büyüyen çatlak ahşapta biteviye çıtırtı tazeyken acı son karar herkes kendine sığınak hadi koş çığrından çıkmış cümleyle koşalım insanlar arasına diyelim; biz geldik iyi geldik, iyi ki geldik ... kocaman bir suskunluk faraza dedik, var sayın ki insan hüzünden doğmuştur taş hüzünlüdür su hüzünlenir bu hüznün sahibi sen söyle şimdi kim bilebilir kalbin dilini |
Şiiriniz, insanın içsel çatışmalarını ve varoluşsal hüznünü derin bir biçimde yansıtıyor. Dizginlerini bıraktığınız imgeler, hem kent hayatının zorluklarını hem de bireyin yalnızlığına dair güçlü bir anlatım sunuyor. Yokuşlardan inen tekerlekler, gitmeyen trenler ve duvarlardaki çatlaklarla kurguladığınız atmosfer, çaresizliği ve suskunluğu iliklere kadar hissettiriyor. Özellikle 'hadi koş, çığrından çıkmış cümleyle koşalım' ifadesi, hem bir isyan hem de bir kabulleniş barındırıyor. Hüznün taşlarda ve sularda bile yankı bulduğu bu şiir kalbime dokundu. Sözcüklerinizin gücüyle, insan kalbinin bilinmeyen dilini çözmeye çalışan bir iç ses yaratmışsınız.
Tebrikler…👌🌹