YANLIŞLAR ANITIÖğrencinim. Hangi ders olduğu önemli değil. Bir gün bir arkadaşım, sınav kağıdını ortasından yırtıp verdi bana. Sınav kağıdı, herkesin içinde kaybolduğu bir hikayenin parçasıydı. Ya sen? Ey en büyük sınavı isyan olan! Bu dünyayı, merkezinden yırtıp verecek olan ! Dört yanlış, bir doğruyu yok ederken, Bazen de bir yanlış tüm doğruları siler hayattan. Ve yanlışın , dimdik durur karşında her zaman. Bir Anıt gibi, Baktıkça yüzüne patlayan tokat gibi… Bu akşamüstü, Hangi sonuca varırsam varayım. Başladığım yere dönerken, Açılırsam açılayım . (sonuçta) Dikilecek karşıma yanlışlarım bir anıt gibi. Bir epigraf gibi kazınacak geleceğime. Bu akşamüstü, Hangi ipoteğe dönüksem, düşüncelerimİ tutsak ettim demektir. Çırılçıplak bir söz mü? Hayır, Bir ipotek ki, Sığmaz kılıfına yüreğin. Ve ne geçmişin ne de geleceğin… Ama yüreğim bir okuldu, dile gelmişti, okullarda dilsiz bırakılan çocuklara sesleniyordu. Kelimeler, yitik bir denizde Yüzme bilmeyen harfler gibiydi, Dalgaların arasında kaybolup gitmişti. Boşluğun yankısında asılı kalan, Sis perdesi ardında saklı, Bir hiçliğin iç çekişi. Bu akşamüstü, kaybolmuş zamanların, Bilinmezliğin denizinde sürüklenen, Düşle gerçeğin arasındaki, O İnce çizgi. Ve işte burada, Yanlışlar anıtı önünde, Kendi hikayemin yazarlığına dönerken, Onca doğrunun yer bulamadığı, Bir sınav kağıdının yüküyle, Hayatın özünü arayan ben, Gerçekten kimim? |