FELSEFENİN EFENDİLERİ (DİYOJEN)I-Diogenes’in Felsefesi Bir zamanlar, Sinop’un kıyılarında, Karadeniz’in dalgalarıyla yıkanan topraklarda. Sorgulayıcı bir zihin çıktı ortaya, Tarihin akışını değiştiren bir bilge, Sade bir yaşamın peşinde koşarken. Diogenes adıyla anıldı , Babası Hicesias’ın para basan ellerinde büyüdü. Paranın yozlaştırıcı gücünü erkenden gördü, Şehirleri ve insanları sorgulayan , kinik felsefenin savunucusuydu. Sinop’un limanlarında düşünceler doğdu, Gecenin karanlığında fıçıdan yıldızları izledi. Dünyevi arzuları bir kenara bırakıp, Gerçek erdemi, saf ve doğal bir yaşamda buldu. Yelken açtı sürgün edilen babasıyla, Atina’ya doğru. Bilgelik arayışında onu, büyük bir meydan okuma bekliyordu. Platon’un ve Aristoteles’in izinden gitmeyen bir akıl, Özgürlüğü ve sadeliği yücelten bir ruh, çizdi kendi yolunu. Hiçe saydı kenti ve toplumun kurallarını. Yalın bir yaşamla bilgeliğin zirvesine tırmandı. Onun mirası, zamanın ötesine taştı. Kinik felsefenin ateşi, yüzyıllar boyunca durmadan yandı. II-Sadelik ve Özgürlük Reddetti dünyanın ihtişamını, Kralların saraylarına, zenginlerin malikanelerine aldırmadı. En yalın haliyle yaşadı, evi bir fıçıydı. Özgürlüğü seçti, kimseden korkmadı, kimseye boyun eğmedi. Sadelikte buldu hayatın anlamını, Gereksiz eşyaların, süslü giysilerin ötesinde. Sadece bir asası, bir paltosu ve bir de su çanağı vardı, Bir gün, köpeğin sudan içtiğini görünce, o çanağı bile attı. Diogenes’in gözünde zenginlik, içsel huzurdu, Para ve mal mülkten bağımsız bir özgürlüktü. Açık gökyüzü altında, yıldızların altında uyudu, Yalnızca doğanın ritmiyle, gerçek bir huzur buldu. Zengin sofralarda yemek yemezdi, Topladığı birkaç zeytinle yetinirdi. Yoksulluk içinde zenginliği bulmuştu, Sadelikte, ruhunun derinliklerinde bir tatmin vardı. Sokaklarda dolaşıp, insanlara örnek oldu, Onlara maddi varlıkların anlamsızlığını gösterdi. Bir fıçıda yaşarken bile, ruhunda bir krallık vardı, Diogenes’in felsefesi, özgürlük ve sadelik üzerine kurulu bir dünya yarattı. III-Gerçeğin Peşinde Bir gün bir elinde lamba, gündüz vakti çıkmış sokağa. Arayışını sürdürmüş, güneşin parlak ışığı altında. Dürüst bir insan aramış, Atina sokaklarında. Kalabalık pazar yerlerinde, şehrin dar sokaklarda. Sanki, yüzlere tutulmuş bir aynaydı. Her yanıltıcı maskeyi sorguladı, sahte görünüşü açığa çıkardı. O sahte dostluklar, ilişkilerdeki çıkarcılığı, Hakikati aradı bilge gözler, Diogenes’in gözünden kaçmazdı. İnsanların yalanlarına, ikiyüzlülüğüne karşı, Cesurca savaş açtı, hiçbir otoriteden korkmadı. Bir fıçıda yaşamayı tercih eden bu bilge, Kralların ve filozofların bile gözlerini açmaya çalıştı. Diogenes’in arayışı, hakikatin izindeydi, Basit bir yaşam sürerken bile, derin sorular sordu. "Gerçek erdem nedir?" diye düşündü, Yanıtlara ulaşmak için, göze aldı her türlü zorluğu. IV-İktidar ve Zenginlik Meydan okudu, Büyük İskender’e, Tüm ihtişamıyla geldi büyük komutan günün birinde. Dünyanın en güçlü adamı, durdu basit bir fıçının önünde, Hayranlıkla bakarak, isteğini sordu bilgeye. "Gölge etme, başka ihsan istemem" dedi, İskender’e, kendi gölgesinin bile gereksiz olduğunu ima etti. Güçten korkmadı , servetten pay istemedi, Dünya durdu sanki, Diogenes’in yankılandı bu sözcükleri. İskender, şaşkına döndü, böylesine cesur bir ruhu gördü, Onun krallığının büyüklüğü, Diogenes’in sadeliğinde eridi. Dünyanın en güçlü adamı, bir bilgenin önünde küçüldü, Diogenes’in duruşu, cesaretin ve sadeliğin en saf haliydi. Zenginlik ve iktidar, onun için hiçbir şeydi, Kendisini doğanın bir parçası olarak görmekteydi. Paranın ve gücün boş olduğunu biliyordu, Onun için ruhun özgürlüğü, en büyük zenginlikti. İskender, onun karşısında eğildi, "İskender olmasaydım, Diogenes olmak isterdim" dedi. Diyojen “Eğer Diyojen olmasaydım, ben de Diyojen olmak isterdim.” Dedi. Bu sözler, Diogenes’in zaferiydi, Sadelik ve cesaretin, gücün ve servetin ötesinde olduğunu gösterdi. Diogenes, bir kralın önünde bile, Yalnızca kendi içsel huzurunu aradı. İktidarın ve zenginliğin ötesinde, Diogenes’in felsefesi, gerçek özgürlüğün ve erdemin peşindeydi. V- Erdem ve Doğallık Doğaya dönüşü savundu her daim, Kentlerin gürültüsünden uzaklaşıp doğanın kucağına sığındı. Yapay olanı reddedip, doğal olanı benimsedi, Mermer sütunlar arasında değil, ağaç gölgelerinde huzuru aradı. Erdemli bir yaşamın izinde yürüdü, Zenginlik ve güç arayışında değil, içsel dinginlikte seyahat etti. Mal mülkten uzak, basitlikte huzur buldu, Diogenes’in felsefesi, erdemin ve doğallığın kutsanışıydı. Gösterişsiz bir yaşam sürdü, basitlikte aradı huzuru, Bir avuç zeytinle geçindi, yıldızlara baktı geceleri. Dürüstlük ve adaleti övdü, yanlışların karşısına dikildi. Diogenes’in duruşu, doğallığın ve erdemin ölümsüz övgüsüydü. VI- Felsefenin Asi Ruhu Sistemin dışında, kuralların ötesindeydi fikirleri. Reddetti toplumun dayattığı kalıpları ve görenekleri. Diogenes adıyla anılan bu bilge, Kinik felsefenin özgür ve asi ruhu olarak bilinirdi. Doğanın kucağında, küçük bir fıçıda, Sokrates’in izinde yürüdü Diogenes. Aristokratların ve tiranların gözünde dilenci, Ama ruhu, özgürlük ve cesaretin ta kendisiydi. Sokrates’in sorgulayan ruhunu miras aldı, Gerçeği lamba ile arayan bir yolculuktu amacı. Kentin gösterişine, parlaklığına değil, Basitlikte ve doğanın safiyetinde huzur buldu. Felsefenin asi ruhu, sistemlere meydan okudu. Kuralların ötesinde bir düşünce yolcusu. Diogenes adıyla anılan bu bilge, işte bunları savundu. Düşünceleri zamanın ötesine taşındı, Felsefenin asi, özgür ruhu olarak tanındı. |